MÖ VIII. yüzyılda tarih sahnesine çıkan ve MS II. yüzyıla kadar hâkimiyetlerini devam ettiren İskitler de doğuda Çin Seddi’nden batıda Tuna Nehri’ne kadar yaklaşık 7000 kilometrelik bir alana yayılmışlardır. Bunun sonucunda çeşitli kavimler tarafından tanınmışlar ve onların yazılı belgelerinde adlarından bahsedilerek haklarında bilgiler verilmiştir.
İskitlerin dinlerinin, dillerinin, sanatlarının, gelenek ve göreneklerinin eski Türkler ile bağlantıları ve çok yönlü benzerliklerinin olması, İskitlerin büyük çoğunluğunun, özellikle hâkim tabakanın Türk olduğu kanaatini doğurmaktadır.
Tomris Hatun M.Ö. 6 yy. da yaşayan Büyük Saka Hükümdarı Alp Er Tunga’nın torunu olarak bilinmektedir. Persleri büyük bir yenilgiye uğratan Saka Kraliçesidir. Tomris Türkçe de” demir” anlamına gelmektedir. Kudreti ve gücü adına yakışır bir kadındır.
Ahameniş İmparatorluğunun savaşçı ve yayılmacı politikaları yüzünden Perslerle büyük bir mücadeleye girmiş. Kendine bağlı olan göçebe halkların komutanlığını yapmıştır. Birbirinden bağımsız olarak yaşayan bu göçebe halkın bir araya gelip Perslere karşı gelmesini sağlayan kişidir.
İskitler çok geniş bir coğrafyada ayrı gruplar hâlinde yaşamıştır. Pers kaynaklarında geçen adıyla Saka tigrakhauda ortada, Saka tiay para daray, yani “Qui trans mare habitant” olarak kabul ettiğimiz denizin ötesindeki Sakalar onların batı tarafında yaşamıştır. Saka haumavarga olarak belirtilen Sakalar da Saka tigrakhauda’nın doğusundaki bölgede yaşamıştır. Muhtemelen bahsedilen göçebe halklar bu 3 gruba ait olan halkların Tomris Hatun tarafından bir araya getirilmiş olmasıydı.
Tomris Hatun barışçıl ama savunmaya önem veren bir yapıya önem göstermiş, bunu bir zayıflık olarak gören Pers İmparatoru Büyük Kiros ise hiç durmadan Saka topraklarına akın düzenlemiştir.
Persler Saka topraklarına girdiği vakit yakılmış tarlalardan başka bir şey bulamıyorlardı. Çünkü Sakalar geri çekiliyor ve savaş için uygun bir mevzi ve an bekliyorlar, bu olmadığı takdirde de savaşa girişmiyorlardı. Sakaları kovalamaktan bıkan Büyük Kiros İran’a geri dönmek zorunda kalıyordu. Uzun süren bu kaçış ve kovalamalar neticesinde Kiros farklı bir yol izlemeye karar vererek Tomris Hatuna evlenme teklif etmiştir. Tomris Hatunun kendisiyle evlenmesi ve tabii olması neticesinde onunla uğraşmayacağını vaad ettiği bir teklif göndermiştir. Savaşçı karakterinin dikkat çektiği kadar zekasıyla da dikkat çeken Tomris Hatun bunun bir oyun olduğunu biliyordu ve teklifi reddetti.
Buna kızan Büyük Kiros büyük bir ordu toplayarak tekrar Saka topraklarına girdi. Bu orduda savaş için eğitilmiş yüzlerce köpek de vardı. Tomris Hatun artık kaçmanın yarar sağlamayacağını anlayıp uygun bir alan seçip Büyük Kiros’un ordusunu beklemeye başlar. İki ordu aralarında birkaç kilometre kalacak bir biçimde mevzilenir.
Güneş battığı için savaşa tutuşmazlar ancak gece Büyük Kiros bir hile düşünmüş ve iki ordunun arasında bir çadır kurdurmuştur ve içinde güzel kızlar ve yiyecekler ve şarap bulunan çadıra ansızın saldırı düzenleyen Tomris Hatun’un oğlu ve beraberindeki kuvvetler, içerideki birkaç Pers’i öldürüp eğlenceye dalmışlardır. Ancak birkaç saat sonra bir baskın düzenleyen Pers kuvvetleri çadırı basıp Tomris Hatun’un oğlu da olmak üzere içerideki Sakaları öldürürler.
Tomris çok sevdiği oğlunun ölümüne üzülür. Yemin ederek şöyle söyler: Kana susamış Kirus! Sen oğlumu mertlikle değil o içtikçe zıvanadan çıktığın şarapla öldürdün. Ama güneşe yemin ederim ki seni kanla doyuracağım!
Ertesi gün yapılan savaşı Sakalar kazanır. Ok atmakta usta olan ve savaş arabalarını büyük ustalıkla kullanan Sakalar, savaş köpeklerine rağmen Persleri bozguna uğratır. Ölenler arasında Pers kralı Büyük Kiros da vardır.
Tomris Hatun sözünde durur ve Büyük Kiros’un kesik başını kan dolu bir tulumun içine atar. Tomris Hatun, Büyük Kiros’un kafasını kan dolu bir fıçıya atarak “Hayatında kan içmeye doymamıştın, şimdi seni, kanla doyuruyorum!” der.
Bu yazıda Wikipedia dan yararlanılmıştır.