Türkler dünyanın en eski kültürüne sahip ırklardan biridir. Bu yüzdendir ki kendine ait mitolojik inançlarının olmaması düşünülemez. Mitolojinin en belirleyici özelliği şüphesiz inançla alakalı olmasıdır. Bu sebeptendir ki günümüze kadar yazılı yada yazısız bir şekilde gelebilmişlerdir.
Bütün bunlara rağmen ne yazık ki Türk mitolojisi’yle ilgili ilk araştırmalar da bulunanlar yabancılar olmuştur. Çin yazılı kaynaklarından Yaratılış Destanı ile bilgileri rusçaya aktaran ilk papaz İ.Buçirin olmuştur. Biçurin’in üç ciltten oluşan detaylı bir araştırması bulunmaktadır.
Türklere ait en eski yaratılış destanı Altay yaratılış destanıdır. Destanda Tanrının yeryüzünü nasıl yarattığı anlatılır.
Prof. Dr. W.Radloff tarafından tespit edilmiş haliyle:
“Yer gök hiç bir şey yokken dünya uçsuz bucaksız sulardan ibaretti. Bütün tanrıların en büyüğü Karahan kendisine benzer bir mahluk yarattı ve ismine “Kişi” dedi. Karahan ve Kişi iki siyah kaz gibi havada uçuyorlardı. Fakat kişi bu mesut sukunetten memnun değildi. O Karahan’dan daha yükseğe uçmak istiyordu. Bu küstahlığı sebebiyle uçma gücünü kaybetti derin ve sonsuz suya yuvarlandı. Boğulmak üzereyken tanrı Karahan’dan yardım diledi.
Karahan, Kişi’ye derinlikten yükselmesini emretti. Kişi yükseldi. Karahan bir yıldız gönderdi Kişi’ye üzerinde otursun batmasın diye. Kişi artık uçmaya vakıf olamadığından Karahan arzı yaratmak tasavvurunda bulundu. Kişi’ye suya dalarak dipten toprak çıkarmasını emretti ve çıkan topraktan suyun üzerine serpti. Kişi toprağı dipten çıkarınca gizli bir arz yapmak için toprağın bir kısmını ağzında sakladı. Fakat yukarı çıkınca ağzındaki toprak o kadar şişti ki eğer Karahan tükürmesini emretmeseydi boğulacaktı. Karahan’ın yarattığı dümdüz bir sahadan ibaretti; lakin Kişi’nin ağzından toprak her yere fırlayarak arzı bataklık ve tepelerle örttü.Karahan bu itaatsiz Kişi’ye Arlık lakabını verdi ve onu nur ve ziya dairesinden kovdu.
Ondan sonra arzda yerleşebilecek adamlar yarattı. Dokuz dallı bir ağacı yerden bitirerek her bir dalından bir adam yarattı. Bu adamlar dünyadaki dokuz insan cinsinin cetleridir. Arlık arzın yeni sahiplerinin o kadar güzel ve iyi olduklarını görünce onları kendisine vermesini istedi. Karahan bu isteğe razı olmadı. Lakin Arlık onları fenalığa sevk ederek kendisine çekmesini biliyordu.
Karahan Arlığın bütün sözlerine aldanan bu ahmaklara çok kızdı. Onları kendi haline terk etmeye karar verdi. Arlık’ı yeniden lanetleyerek yeraltı karanlık aleminin üçüncü katına koydu. Kendisi içinde semanın on yedinci tabakasını bütün sakinleriyle birlikte yarattı. Ve böylece semanın en yüksek katını ikametgah olarak seçti.
Kendi başlarına kalan insanlara öğretici olarak “May-tere’yi” geri gönderdi. Arlık güzel semayı görünce oda kendisi için bir sema yaratmak istedi Karahan’ın müsadesini aldıktan sonra kendi tebasını yani -aldattığı fena ruhları- orada iskan etti. Fakat bu fena ruhlar Karahan’ın yarattığı semadaki insanlardan daha iyi yaşıyorlardı. Bu durum Karahan’ın canını sıktı.
Arlık’ın semasını yıkmak için kahraman “Mandireşe’yi” gönderdi. Onun kuvvetli mızrak darbeleri altında, gök inlediği zaman Arlık’ın seması parça parça yarılarak toprağa düştü. O zamana kadar düz olan arş yıkıntılar sebebiyle bozularak büyük dağlar, derin boğazlar, balta girmez ormanlar vücuda geldi. Karahan Arlık’ı arzın en derin tabakasına sürdü : ki orada ne güneş ne ay ne de yıldızlar vardı. Karahan ona dünyanın sonuna kadar orada oturmasını emretti.”
Yaratılış destanında ara ara İslamiyet’in daha çokta Budizm’in etkileri görülmektedir.
Gök-Tanrı inancındaki Türklerin diğer semavi dinlerdeki Tevrat, Zebur, İncil, Kuran gibi Kutsal kitapları mevcuttu Türkler kutsal kitaplarına “Bitik” demekteydi. En eski Türk Destanlarından olan Alıp Manas destanında Alıp Manas’ın Bitik adlı kutsal kitabı okuduğundan ve bu kitapta geçmiş ve gelecekten haberler verildiği bildirilmektedir.