Türklerin en önemli destanlarından biri olan Bozkurt Destanı, bir başka adıyla Ergenekon Destanı, Türklerin yeniden güç bularak tarih sahnesine çıkma serüvenini anlatır.
Bozkurt Destanı’nda Türkler, düşmanları tarafından bozguna uğrar geride sadece cılız bir çocuk kalır. Düşmanlar, bu cılız çocuğun kendilerine zarar verecek durumda olmadığını görünce onu öldürmezler, yine de işi garantiye almak için çocuğun kol ve bacaklarını keserler.
Kolu bacağı kesilmiş halde bataklık kenarına bırakılan çocuk, bir dişi Bozkurt tarafından bulunur ve beslenir, büyütülür. Zamanla gürbüzleşen çocuk, Bozkurt ile evlenir ve dokuz çocuğu olur.
Akay Kine, “Çinliler, Türkler Gök Tanrı’nın oğulları olmasın, kurdun oğulları olsun diye beddua etmişler.”
Kısaca Bozkurt Destanı bu şekildedir. Türk mitolojisinin temel taşını oluşturan destan hakkında Altay şamanı kendi tanımı ile Altay Tanrıcı Başı Akay Kine, “Çin’in Türklere yaptığı meşhur bir beddua vardır. Beddua Gök Tanrı’nın oğulları, Bozkurt’un oğulları olsunlar şeklindedir. Eskiden Kurt, bizim ikincil, yalnızca savaşta kullandığımız fıtratımızdı. Şimdi herkes kurt gibi oldu. Kurt ise ilk babasını kovar. Bu bedduadan kurtulmalıyız” diyerek şaşırtıcı bilgi veriyor.
Günnur Yücekal Arpacı’nın kaleme aldığı Gök-Tanrı kitabında Bozkurt Destanı ile ilgili olarak Akay Kine şunları söylüyor. “Çinliler birkaç sene boyunca bizleri yenemeyince, bir mit uyduruyorlar. Sanki Türk olarak sadece hunlar yaşamış, Çinlilerde onları yenmişler. Savaş sonunda sadece ayaksız, bacaksız, kolsuz bir kişi hayatta kalmış, onu bir kurt alıp ak sütü ile büyütmüş. Sonuçta bu kurtta dokuz çocuk doğmuş. Ve biz Türkler, Gök Tanrı’nın oğulları değil kurdun oğulları olarak dünyaya gelmişiz.
Adem ve Havva anlatımı gibi kardeşlerin birbirleri ile evlenmesinden yani ensest doğan çocuklar olmuşuz. Ensest, Türk kültürüne göre kabul edilemez bir günahtır. Bu sebeple ne Çinlilerin uydurdukları bu hikaye ne de Adem ile Havva hikayesi Türk kültürü ve ahlakına uygun değildir. Türk için bundan daha korkunç bir şey yoktur.
Türklerin yaratılışı açıklayışında ensest bulunmamaktadır. Göğü yani Bay Ülgen’in dokuz oğlu ile yerin yedi kızı evlenir. Ve insanoğlu bu şekilde türer.
Türklerde anne tarafından beşinci nesilden sonra evlenebilirsin. Anne eğer Kıpçak ise, Kıpçak Kıpçak ile evlenmez. Ancak beş nesil geçmesi gerekir. Baba eğer Tölös ise bin yıl geçse de Tölös ile evlenemezsin. Çünkü kardeşindir.
Efsanenin bu şekilde dönüştürülmesi ile Çinliler de kendi maksatlarına ulaştıklarını ifade eden Kine, “Biz Gök Tanrı’nın oğlu olduğumuz zaman onlar bizi yenememişlerdir. Altın Ordu’dan sonra 7. ve 8. Asırdan sonra bu mitolojiyi uydurduklarında, kendimizi bir kurdun çocuğu olarak algılamaya ve birbirimizi yemeğe başladık. Ve gücümüz birbirimize karşı savaşmak için kullanıldı” dedi.
“Ergenekon Destanı’nda kurt sadece kurtarıcıdır”
Kitapta, Akay Kine’nin ezber bozan açıklamalarına mitoloji uzmanı Arif Acaloğlu, “Ergenekon Efsanesi’nin aslı Ebulgazi Bahadır Han’ın Secere-i Türk kitabında, diğer versiyonları ise Çin kaynaklarında bulunmaktadır. Gerçek nüshada kurt sadece kurtarırken bulunmaktadır. Kurtla çiftleşme ensest yoktur” şeklinde ekleme yapar.