Tebligat, günümüzde resmi işlemlerde bilgilendirme amacı taşıyan belgelere verilen isim olarak tanımlanmaktadır. Tebligat denince ilk akla gelen adli işlemlerdir. Mahkeme ve savcılıklarca muhattaba gönderilen iddianame ve dava bilgilendirmeleri, icra dairelerinin borçluya gönderdiği ödeme emri ve bu gibi işlemler tebligatların içeriğini oluşturur.
Hukuki açıdan oldukça önemli bir kurum olan tebligat, günümüzden tam 4 bin yıl öncesinde de görülmektedir.
MÖ 2.000 yıllarda kurdukları ticaret kolonileri ile Anadolu topraklarına giren Asurlu tüccarlar, birçok sosyal, iktisadi ve kültürel ilkleri de beraberlerinde getirmişlerdir. Bu ilklerden birisi olan çivi yazısı ile Anadolu’da yazılı tarihi başlatan Asurlu tüccarlar, tuttukları tutanaklar, ticari yazışmalar, ailelerine yazdıkları mektuplar ile dönemi anlamamıza yardımcı olmaktadırlar.
Kültepe’de bulunan iki silindir mühürle baskılı çivi yazılı tablet zarfı
Asurlu tüccarların kurdukları en önemli koloni merkezlerinden biri Kaniş/Kültepe’dir. Günümüz Kayseri ilinde bulunan Kaniş/Kültepe döneminden kalan birçok yazılı belge bizlere önemli kaynaklar sunmaktadır.
Eşeklerle Mezopotamya’dan Anadolu’ya çeşitli mallar getiren ve ticareti ellerinde bulunduran Asurlu tüccarlar, işlemlerini kaydetmek için kil tabletler kullanmışlardır. Sadece ticari işlemlerde kil tabletleri kullanmayan Asurlu tüccarlar, iş ve aile üyelerine mektuplar, yazışmışlar, mahkeme kayıtlarını da kil tabletler aracılığıyla kayıt altına almışlardır.
Bu çivi yazılı belgelerden birisi Kültepe kazılarında ele geçirilen mülkiyet anlaşmazlığını içeren bir dava tutanağının yer aldığı tebligattır.
Dava tutanağı, günümüz tebligatları gibi kapalı zarf içinde yer almaktadır. Zarf, yine kilden yapılmış ve her yönden ön, arka ve yanlar boyunca yuvarlanmıştır. Her iki tarafın silindir mühürleri ile mühürlenerek kapatılmıştır.
Metmuseum‘da sergilenen tablette yer alan iki mühür baskısında da tapınanların elinde fincan tutan daha büyük bir figüre, muhtemelen bir tanrıya yaklaştıkları sahneler görülmektedir. Bu tablette görülen izlenimlerde, oturan bir tanrıya ve boğa-adamlara doğru geçit töreni Mezopotamya sanat repertuarından çizilirken ve keskin işlenmiş parmaklar gibi figürlerin belirli yönleri Eski Asur üslubunun tipik bir örneğidir.
İzleyicinin büyük gözleri, diğerinin balıksırtı desenli giysisi gibi diğer özellikler Anadolu imgesiyle ilişkilendirilir. Bu yeni silindir mühür stili, iki alan arasındaki kültürel etkileşimden doğan sanatsal yenilik ve akışkanlığın bir örneğidir.