Çanakkale’nin Hisarlık Tepesi’nde sürdürülen arkeolojik kazılarda, Troya Savaşı’nın tarihsel temellerine ışık tutabilecek yeni bulgular gün yüzüne çıkıyor. 3.500 yıllık sapan taşları, ok uçları ve tahrip katmanı… Tüm işaretler, efsanenin yalnızca bir masal olmadığını gösteriyor.
Antik çağların en ünlü destanı olan Troya Savaşı, Homeros’un dizeleriyle yüzyıllardır anlatılsa da tarihsel bir gerçekliğe sahip olup olmadığı hep tartışma konusu oldu. Ancak Çanakkale yakınlarındaki Troya Antik Kenti’nde yürütülen yeni kazılar bu efsaneye yepyeni bir boyut kazandırıyor.
Hedef: Geç Tunç Çağı’nın Yıkım Katmanı
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Prof. Dr. Rüstem Aslan liderliğindeki ekip, bu sezon kazı çalışmalarını Troya VI dönemine yani M.Ö. 13. yüzyıla tarihlenen “yıkım katmanına” yoğunlaştırdı. Bu katman, arkeologlara göre Troya Savaşı’yla doğrudan bağlantılı olabilir.
“Bu yılki amacımız, Troya’nın düşüşüne işaret edebilecek savaş izlerini bulmak,” diyen Prof. Aslan, önceki yıllarda ortaya çıkarılan ok uçlarının ve yangın kalıntılarının bu iddiayı desteklediğini belirtti.

Sapan Taşları: Bir Kuşatmanın Tanıkları
Kazı alanının en dikkat çeken keşiflerinden biri ise saray yapısının hemen önünde yoğun şekilde bulunan 3.500 yıllık sapan taşları oldu. Bu taşların savunma veya saldırı amaçlı bilinçli olarak bir araya getirildiği düşünülüyor.
Prof. Aslan, “Bu yoğunlukta sapan taşını küçük bir alanda bulmak, askeri bir faaliyete işaret ediyor,” diyerek, Troya surlarının çevresinde geçmişte yaşanmış büyük bir çatışmanın izlerini sürdüklerini vurguladı.

Kazılarda Savaşın Diğer İzleri de Var
Geçmiş dönem kazılar, özellikle Troy VI ve VII dönemlerinde meydana gelen yıkımın izlerini taşıyor. Yanan yapılar, kırık duvarlar, aceleyle gömülmüş iskeletler… Tüm bu bulgular, şehrin barış içinde değil, şiddetli bir saldırıyla yıkıldığını düşündürüyor.
Yeni kazı alanları, agora ile saray arasındaki bölgede yoğunlaşıyor. Burada arkeologlar, ateş izleri taşıyan silahlar, bozulmuş iskeletler gibi savaşın maddi kalıntılarını bulmayı hedefliyor.
Efsaneden Gerçeğe: Troya’nın Arkeolojik Yolculuğu
Troya’da ilk kazılar 19. yüzyılda Frank Calvert ve ardından Heinrich Schliemann tarafından başlatılmıştı. O günden bu yana şehir, sadece mitolojik bir anlatının değil, aynı zamanda tarihin ve insanlık mirasının önemli bir parçası haline geldi.
Bugün ise UNESCO Dünya Mirası Listesi‘nde yer alan Troya’da yapılan kazılar, mit ile tarih arasındaki çizgiyi yeniden şekillendiriyor. Her yeni bulgu, Homeros’un kaleme aldığı epik savaşın ardında yatan gerçekleri ortaya koymak için bir adım daha atmak anlamına geliyor.
Troya Gerçekten Yıkıldı mı?
Eğer bu sezon planlandığı gibi yıkım katmanına ulaşılır ve savaşın izleri net bir şekilde ortaya konulursa, tarih kitapları yeniden yazılabilir. Belki de Paris’in Helen’i kaçırmasıyla başlayan ve Akhalıların Troya kapılarına dayanmasıyla efsaneleşen bu savaş, sandığımızdan çok daha gerçek.
Prof. Aslan’ın şu sözleri, bu sezonun ne kadar kritik olduğunu özetliyor:
“Umarız bu yıl, tarihin akışını değiştirecek sürpriz sonuçlara ulaşırız.”
Kapak Görseli: Troya Surları, Hisarlık. Kamu malı