Karakurum şimdilerde sadece bir sit alanı olsa da bir zamanlar Dünya’yı kasıp kavuran Moğolların başkentiydi.
Karakurum bizim çok da yabancı olmadığımız bir yerde bulunmaktadır. Moğolistan’ın güneybatısında Övörkhangai ilindedir. Bölge Orhun yazıtlarının da (Bengü Taşlar) bulunduğu Orhun vadisinde yer almaktadır. Orhun vadisi Hun, Göktürk, Uygur İmparatorluklarına yurtluk etmiştir. Uygurlar ilk olarak Karabalsagun’u başkent olarak yapsalar da sonradan başkentlerini Karakurum’a taşımışlardır. Bu vadi Moğolistan’ın aynı zamanda en eski tarım bölgesidir.
Moğollar, Moğol anavatanındaki birkaç göçebe kabilenin Cengiz Han’ın önderliğinde birleşmesinden ortaya çıktı ve MS 13. ve 14. yüzyıllarda Orta ve Doğu Avrupa, Asya ve güneyde Hint alt kıtasının büyük bir bölümünü kapsayan büyük bir imparatorluk kurdu.
Cengiz Han M.S. 1218 yılında Karakurum’u Harezmşahların elinden aldı. Moğolların buraya yerleşimi Cengiz Han’ın (M.S.1218-1220) Harezm İmparatorluğu’na karşı seferlerinde birliklerini toplamak için Karakurum’da bir yurtlar kasabası kurmasıyla başladı. Karakurum adı kelimenin tam anlamıyla “kara yirmi” veya “kara çakıl” olarak çevrilir, ancak dilbilimciler tarafından yapılan araştırmalar, “khorin” in Moğolca “kale” anlamına gelen “khurem” kelimesinin bir saptırması olabileceğini öne sürmekteler.
Cengiz Han’ın ölümünden sonra yerine oğlu Ögeday Han Moğolların başına geçmiştir. Ögeday Han Moğolların ikinci en büyük hanı olarak tarih sayfalarına geçecektir. Ögeday Han babasının yapılandırdığı Karakurum’u tam anlamıyla bir şehre dönüştürmüştür. Onun döneminde Karakurum da farklı inançlara sağlanan güvenlik sebebiyle insanların ilgisini çekmeye başlamış nüfus gittikçe kalabalıklaşmıştır.
Flaman Fransisken misyoner ve papalık elçisi Rubruck’lu William, M.S. 1254’te Karakurum’a gittiğinde, kenti “Karakurum Dört yöne bakan dört kapısı, biri “Müslümanlar (saracanes)” ve diğeri “Çinliler (cathai)” için sabit evler, on iki pagan tapınağı, iki cami ve bir Nasturi kilisesi vardı” diye anlatacaktır.
Kubilay Han’ın (Cengiz Han’ın torunu ve Moğol İmparatorluğu’nun beşinci Büyük Hanı) hükümdarlığı ile başkent, Moğol platosunun güneydoğu ucundaki Xanadu’ya taşındı. Kubilay Han, günümüz Çin’in çoğunun kontrolünü ele geçirdi (Han olmayan ilk imparator oldu) ve Yuan hanedanını kurdu.
Bu, Karakurum’u ilin durgun sularında bıraktı, daha sonra statüsü bir idari merkez haline geldi ve nüfusu gün geçtikçe azaldı. Şehir, sonunda, MS 1368’de Yuan hanedanlığının çöküşünden sonra Karakurum’u yerle bir eden Ming Hanedanlığı’nın birliklerinin eline düşecekti.
16. yüzyılın başında Batu-Möngke Dayan Han’ın Moğolları Cengiz egemenliği altında yeniden bir araya getirmesi ve şehri başkenti yapması ile Karakurum yeniden iskan edilmiş, ancak birkaç kez el değiştirdikten sonra şehir nihayet terk edilmiş ve bir daha asla inşa edilmemiştir.
Karakurum 20. yy kadar kendi adını bile taşıyamayan bir başkenttir. Çünkü buranın Karabalsagun veya Ordu-balık şehri olduğu sanılmaktaydı. Eski Moğol başkentini arama çalışmaları Orhun yazıtlarının bulunmasını sağladı. Nikolai Yadrintsev’in yaptığı çalışmalar başka arkeologlar tarafından da destek görünce Karakurum adını tekrar kazanmıştır.