Anadolu’nun coğrafi konumunun en önemli özelliği dünyanın kesişim noktası, köprüsü olmasıdır.
Dünya haritasını karşımıza alıp, baktığımızda bu özellikli konumu görmemek elde değildir. Afrika, Avustralya (Okyanus kıtası olarak da bilinir), Asya ve Avrupa kıtalarını bağlayan Anadolu toprakları eşsiz bir yerleşimi bağrında yaşatmaktadır.
M. Ö. 8’nci yüzyıla tarihlendirilen Geç Demir Çağı yerleşimi olan Göllüdağ Antik Kenti, Niğde il sınırları içinde yer almaktadır.
2172 metre rakımlı sönmüş bir yanardağın üzerinde kurulan Geç Hitit Dönemi kenti Göllüdağ, şehir merkezine 60 m. Gölcük Beldesi, Kömürcü köyünün güneybatı yönünde bulunmaktadır. Kentin bulunduğu yerde dağın adını aldığı bir krater gölü mevcuttur.
Göç Yolu Göllüdağ
İlk insanların Afrika’da başlattıkları göç dalgasının Avrupa kıtasına ulaşması için kullandıkları yol üzerindeki Göllüdağ Antik Kenti…
Anadolu’nun birçok yerinde yapılan yüzey araştırmaları, çoğunlukla ikincil ve yerinde olmayan buluntular, Anadolu’nun Orta Pleistosen boyunca yoğun bir insan grubuna ev sahipliği yaptığını göstermektedir.
Niğde ilinde Kaletepe’de yapılan kazılar da bu bölgedeki Orta Pleistosen dönemindeki insan gruplarının çeşitliliğini göstermesi açısından önemlidir. 160/200.000 – 1.000.000 arasında tarihlenen Kaletepe istifinin alt katmanları çok önemlidir.
Kaletepe’de yapılan araştırmalar, obsidiyen kullanarak balta yapan gruptan sonra aynı bölgede bu tekniği bilmeyen bir grubun yaşadığını gösteriyor.
Kronolojik olarak, tasarlamayı bilen grup, bilmeyen gruptan daha yaşlıdır. Bu durum Anadolu alt-paleolitik’inde en azından teknik olarak farklı evrimleşmiş grupların varlığını göstermektedir.
1.300.000 – 1.000.000 yıllarında Afrika’dan ortaya çıkan Homo erectus, Yakın Doğu’dan sonra ikiye ayrılarak Asya ve Avrupa’ya yöneldi. Bu dönemde Anadolu’nun bu göç yolundaki yeri göz ardı edilmiş, dağıtım yolları olarak Kafkaslar ve Kuzey Karadeniz bozkırları gösterilmiştir.
Neolitik dönemde obsidyen ticareti yapılıyor
Yerleşim, Neolitik döneme kadar uzanan buluntulara sahip bir yerdir. Neolitik çağ insanı, volkanik dağ olmasından dolayı bolca bulunan obsidyen taşını çıkartıp, işleyerek Kıbrıs’a kadar uzanan geniş bir alanda ticaretini yapmaktaydı.
Göllüdağ, obsidyen taşının işlendiği ilk atölyelere sahip bir kent…
Geç Hitit dönemine ait kale bulunuyor
Remzi Oğuz Arık’ın 1934 yılında başlattığı kazılar, sırasıyla, 1968-69 yıllarında Burhan Tezcan ve 1992-98 yıllarında da Wulf Schirmer tarafından devam ettirilmiştir.
1996 yılında gerçekleştirilen kazılarda, ilk insanların Afrika’dan Avrupa’ya geçişinde bu alanları kullandığı belirlendi.
Bu araştırma kazılarında, tahkim edilmiş Geç Hitit Krallıklar dönemine ait bir yerleşke ortaya çıkarılmıştır. Yerleşke, çeşitli yapı gruplarını içinde barındırmaktadır.
Kazılarda ayrıca, iki adet çift başlı aslan, iki kapı aslanı, iki sfenks ve aslan dekorlu sütun kaideleri bulunmuştur. Buluntular, saray veya tapınak olduğu düşünülen yapı grubunun (112×228 m) güney tarafındaki girişte görülmüştür.
Dış kapıdaki, 1.5 metre yüksekliğinde ve 2 metre uzunluğunda ki, çifte kapı aslanları, beyaz andezit taştan işlendiği görülmüştür.
Bu aslanların dışında, dış kapı bölgesinde baş kısımları tam gövdeleri ise dörtgen bloğun yanlarına kabartma olarak işlenmiş 0.88 metre yüksekliğinde ve 1 metre uzunluğunda iki adet kapı aslanı, iç kapıya ait yarı işlenmiş sfenksler ve yine bu kapı yakınında ve güney kapısında, iki adet kırık aslan başı ele geçirilmiştir
Ulaşımı oldukça zor bir yerleşim yeri Göllüdağ
Çok yüksek bir rakıma sahip olan Göllüdağ’a ulaşım oldukça zordur. Günümüz gelişen ulaşım araçlarıyla bile yerleşim yerine ulaşılmasının zor olduğunu İstanbul Üniversitesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Erkan Konyar, twitter hesabından paylaştığı bu tweetle bir kez daha gösterdi.