13 October 2025 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

Hansel ve Gretel Masalının Ardındaki Acımasız Tarihi Gerçekler

1314 ve 1317 yılları arasında Avrupa’nın büyük bir kısmını etkileyen bir kıtlık süreci başladı. 1322 yılına kadar devam eden kıtlık süreci boyunca yüksek oranlarda suç kaydı, kitlesel ölümler, hastalık ve en kötüsü de yamyamlığa varan açlık boyutu oldu.

İklim koşullarının stabil kalmaması tarlalarda ekim yapmayı neredeyse imkansız hale getirmişti. Yunanistan’da başlayan kıtlık, İtalya, Almanya ve Fransa’ya ardından İngiltere’ye kadar hızla yayıldı. Yiyecek sıkıntısı zengini fakiri bütün halkı etkiledi.

Peki Hansel ve Gretel gibi bir çocuk masalının bu kıtlıkla alakası ne diye düşünebilirsiniz ama bilim adamları bu masalın ortaçağ’da Avrupa’yı vuran kıtlığın trajik hikayesi olduğunda hemfikirler.

Grimm kardeşler, Hansel ve Gretel’i 1812’de Almanca olarak yayınladıktan sonra tam 160 dile çevrildi.

Hikaye okuyanlara masum gibi görünsede karanlık olduğu kadar şiddette içermektedir. Hikayenin alt yapısını çocuk terketme, yamyamlık girişimi, köleleştirme ve cinayet konularını içermektedir. Bu taraftan bakıldığında hiç de masum olmamakla birlikte aslında dehşet vericidir.

Hikaye’ye çoğu kişinin hakim olduğundan eminim ama yinede olmayanlar için küçük bir hatırlatma geçelim. Hikaye aç anne ve babaları tarafından ormanda terkedilen bir çift çocukla başlar. Çocukların bundan haberi olur ve daha önce bıraktıkları taşları takip ederek evin yolunu bulup dönerler. Anne yada üvey anne babayı tekrar ikna eder ve çocukları birkez daha ormanda bırakmaya karar verilir. Bu kez Hansel, evi takip etmek için ekmek kırıntılarını bırakır ama kuşlar ekmek kırıntılarını yerler ve çocuklar ormanda kaybolur.

Açlık çeken çocuklar, açgözlü bir şekilde yemeye başladıkları zencefilli bir eve gelirler.Ev aslında Gretel’i köleleştiren ve onu cadı tarafından yenilebilmesi için Hansel’i aşırı beslemeye zorlayan yaşlı bir cadı tarafından kurulan bir tuzaktır.

Gretel cadıyı fırına ittiğinde çift kaçmayı başarır. Cadının hazinesiyle birlikte eve dönerler ve kötü annelerinin artık orada olmadığını ve öldüğünü varsayarlar, bu yüzden sonsuza dek mutlu yaşarlar.

Bu şekilde anlatıldığında mutlu sonla biten bir hikayeye benzer, ama gerçek hiçte öyle değildir.

Grimm kardeşler
Jacop ve Wilhelm Grimm

İlk başta da belirttiğimiz gibi hikaye Alman kardeşler Jacop ve Wilhelm Grimm tarafından yazılmıştır. Bu iki kardeş ortaçağ tarihi üzerine çalışmışlardı ve Alman folklorunu derleme konusunda inanılmaz bir tutkuya sahiptiler.

Jacob ve Wilhelm Grimm, hikayelerinin çocuklar için olmasını amaçlamadılar, aksine bu iki kardeş, Napolyon Savaşları sırasında kültürü Fransa tarafından istila edilen bir bölgede Cermen folklorunu korumaya çalışmaktalardı.

Aslında,Grimm kardeşlerin Kinder und Hausmärchen veya Çocuk ve Ev Masalları olarak yayınlanan çalışmalarının ilk baskılarında illüstrasyonlar yoktu. Akademik dipnotlar çoktu. Hikayeler karanlıktı, cinayet ve kargaşayla doluydu.

Hikayeler yine de hızla yakalandı. Grimm’in Peri Masalları o kadar evrensel bir çekiciliğe sahipti ki, sonunda yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nde 120’den fazla farklı baskısı yapıldı.

Bu hikayeler, Cinderella, Rapunzel, Rumpelstiltskin, Pamuk Prenses, Kırmızı Başlıklı Kız ve tabii ki Hansel ve Gretel gibi tanınmış karakterlerden oluşan yıldız bir diziyi içeriyordu.

Hansel ve Gretel’in gerçek öyküsü ise 1314-1322 yılları arasındaki büyük kıtlık sırasında Baltık bölgelerinde ortaya çıkan bir dizi masal grubuna dayanıyor . Güneydoğu Asya ve Yeni Zelanda’daki volkanik faaliyet, dünya genelinde mahsul kıtlığına ve büyük açlığa yol açan uzun süreli bir iklim değişikliği dönemini başlattı.

avrupada yaşanan büyük kıtlık
Bir bilim insanı, Büyük Kıtlığın Avrupa’nın 400.000 mil karesini, 30 milyon insanı etkilediğini ve belirli bölgelerde nüfusun yüzde 25’ini öldürmüş olabileceğini tahmin etti.

Avrupa’da, gıda arzı zaten kıt olduğu için durum özellikle korkunçtu. Büyük Kıtlık vurduğunda sonuçlar yıkıcıydı. Bir bilim insanı, Büyük Kıtlığın Avrupa’nın 400.000 mil karesini, 30 milyon insanı etkilediğini ve belirli bölgelerde nüfusun yüzde 25’ini öldürmüş olabileceğini tahmin etti.

Bu süreçte yaşlılar, gençlerin yaşamasına izin vermek için gönüllü olarak açlıktan ölmeyi seçtiler. Diğerleri çocuklarını öldürdü veya terk etti. Yamyamlığın da kanıtı var. William Rosen, The Third Horseman  adlı kitabında, 1315 yılında “annelerini çocukların doyurduğunu” belirten bir Estonya kronolojisinden alıntı yapıyor.

İrlandalı bir tarihçi, kıtlığın o kadar kötü olduğunu yazdı ki, “insanlar açlıktan öylesine mahvoldular ki, ölülerin cesetlerini mezarlıklardan çıkarıp yediler ve kadınlar açlıktan çocuklarını yedi” diye yazmıştı.

O dönemde insanlar, açlığın etkisiyle kendilerini kaybetmişlerdi. Açlıktan kurtulmak için sürekli olarak bir yerden bir yere gidenler, sığındıkları evlerde gece dövülerek öldürülüyor ve ev sahipleri tarafından yeniliyordu. Çoğu kimse çocukları bir meyve parçası veya bir yumurtayla kandırıp ısısız bir yere götürüyor, öldürüp yiyordu. Ne yazıkki bunların hiç biri bir masal yada hikaye değil gerçekti.

Hansel ve gretel ormanda

Hansel ve Gretel’in hikayesi bu korkunç kaostan doğdu.

Hansel ve Gretel’den önce gelen uyarıcı hikayelerin tümü, doğrudan terk edilme ve hayatta kalma temalarıyla ilgiliydi. Bu hikayelerin neredeyse tamamı ormanı tehlike, sihir ve ölüm için bir tablo olarak kullandı.

Grimm kardeşlerin Hansel ve Gretel’in orijinal versiyonları zamanla değişti. Belki de kardeşler hikayelerinin çocuklar tarafından okunduğunun farkındaydılar ve bu yüzden yayınladıkları son sayıya kadar hikayeleri bir şekilde sterilize etmişlerdi.

Annenin biyolojik çocuklarını ilk versiyonlarda terk ettiği yerde, son 1857 baskısı basıldığında, arketipik kötü üvey anneye dönüşmüştü. Babanın rolü de 1857 baskısıyla yumuşadı çünkü davranışlarından daha fazla pişmanlık duydu.

Bu arada, Hansel ve Gretel’in hikayesi gelişmeye devam etti. Bugün, çocuk yazarı Mercer Mayer’in çocuk terk etme temasına dokunmaya bile çalışmayan hikayesi gibi, okul öncesi çocuklar için hazırlanmış versiyonları var.

Banner
Benzer Yazılar

Yunanistan’ın Akropolisi Çimentolama Kararına Tepkiler Büyüyor

3 Kasım 2020

3 Kasım 2020

Yunanistan kültür bakanlığı Akropolis’teki anıtların ziyaret koşullarını iyileştirmek adına Atina Parthenon’un üzerinde çalışma kararı aldı. Bakanlıktan yapılan açıklamada, Akropol’de sunulan...

Kültür Bakanlığı’ndan Müze Severlere İyi Haber…

17 Aralık 2020

17 Aralık 2020

Teknolojinin gelişmesi her alanda olduğu gibi kültür alanında da değişimin itici gücü oldu. Bu değişimlerin birisi olan Kültür ve Turizm...

İsviçreli amatör arkeolog bir Roma savaş alanı keşfetti

1 Kasım 2021

1 Kasım 2021

Amatör bir arkeoloğun ısrarı sayesinde İsviçre’de bir Roma savaş alanı tespit edildi. İsa’nın doğumundan kısa bir süre önce, Tiefencastel ile...

Antik Dacia sfenksindeki ‘gizemli’ yazıt deşifre edildi

4 Ocak 2024

4 Ocak 2024

19. yüzyılın başlarında keşfedilen bronz Dacia sfenks heykelinin üzerindeki yazıtın gizemi tam bir asır geçtikten sonra çözüldü. Üçüncü yüzyıla tarihlenen...

Tepecik Höyük kazılarında seramik fırını ortaya çıkarıldı

23 Ağustos 2021

23 Ağustos 2021

Kalkolitik Çağ’dan Roma dönemine uzanan kültür katmanlarına ev sahipliği yapan Tepecik Höyük kazılarında 3.500 yıllık seramik fırın ortaya çıkarıldı. Aydın...

İngiltere’de keşfedilen Demir Çağı köyünde zengin Roma buluntularına ulaşıldı

13 Ocak 2022

13 Ocak 2022

Arkeologlar, İngiltere’nin HS2 yüksek hızlı demiryolu güzergahı üzerinde keşfettikleri geniş bir Demir Çağı köyünde Roma dönemine ait zengin bulgulara ulaştılar....

Erken Bizans Dönemi 1400 yıllık yapı restore ediliyor

21 Ocak 2022

21 Ocak 2022

Bodrum’da yer alan en erken MS 6’ncı yüzyıla tarihlendirilen Erken Bizans Dönemi yapı Bodrum Belediyesi tarafından restore ediliyor. Bodrum’un, Çiftlik...

Norveç’te Buzların Erimesi, Geçmişe Açılan Bir Pencere Oldu

6 Aralık 2020

6 Aralık 2020

Norveç’te küresel ısınma sonucu eriyen buzul tabakası geçmişe aralanan bir pencere oldu. Küresel ısınmanın ekolojik dengeyi bozmasının kötü tarafları artarken...

Neolitik Çağ’dan günümüze ulaşan en küçük ok ucu keşfedildi

30 Temmuz 2022

30 Temmuz 2022

Kudüs kenti yakınlarında yer alan Zion Dağı arkeolojik kazılarında Neolitik Çağ’dan günümüze ulaşan en küçük ok ucu keşfedildi. Narin pembe...

Bilecik Arkeoloji Çalıştayı düzenleniyor

12 Aralık 2022

12 Aralık 2022

Bilecik Belediyesi, Şeyh Edebali Üniversitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı iş birliğinde Bilecik arkeoloji çalıştayı düzenleniyor. Geçen yıl Bilecik Belediyesi katkılarıyla...

Pompeii Domus’ta tanrıça Kibele kültü ile ilişkilendirilen pişmiş toprak figürünleri keşfedildi

27 Aralık 2023

27 Aralık 2023

Arkeologlar, Pompeii’deki Via del Vesuvio boyunca “Leda ve Kuğu Evi”nin bitişiğindeki Domus’ta yapılan son kazılarda 13 pişmiş toprak figürün ortaya...

Antik Mısır mühürlü hayvan adak kutuları

21 Nisan 2023

21 Nisan 2023

Antik Mısır’da, hayvanlar genellikle tapınaklarda ve evlerde beslendi. Bazı hayvanlar tanrı ve tanrıçaların sembolü olarak kabul edildi. Bu nedenle, özellikle...

Suudi Arabistan’daki deve oymaları 8000 yaşında!

15 Eylül 2021

15 Eylül 2021

Suudi Arabistan’da bulunan gerçek boyutlu deve oymaları, neredeyse 8.000 yıl önce, çölün yeşil olduğu Neolitik dönemde oyulmuştur. Başlangıçta, bu kabartmaların...

Via Tiburtina’da Cumhuriyet dönemine ait bir Roma köprüsü keşfedildi

28 Şubat 2022

28 Şubat 2022

Roma Şehri’nin kuzeydoğusuna giden antik Roma yolu Via Tiburtina’nın 12. kilometresinde, Cumhuriyet döneminden kalma nadir bir köprünün kalıntıları keşfedildi. Köprü,...

Definecilerin 5000 Yıllık Talanı

9 Ocak 2021

9 Ocak 2021

Defineciler, tarihe zarar vermeye devam ediyor. Para kazanma hırsı ile gözleri dönen defineciler bu seferde 5000 yıllık geçmişimizi talan ettiler....

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]