Köpek deyince akıllara dostluk gelir. İnsan ile köpek arasındaki bu dostluk neolitik çağ ile birlikte görülmeye başlar. İnsanın yerleşik düzene geçmesi sonrası ilk evcilleştirdiği hayvanlar arasında koyun ve keçi ile birlikte köpeğin de olduğunu görürüz.
İnsanların yiyecek, giyecek ihtiyaçları için koyun ve keçinin ilk evcilleştirilen hayvanlar olması doğal iken köpek neden evcilleştirilmiştir?
Bu sorunun tek yanıtı güvenlikten başkası olamaz. Evini, sürüsünü koruması için insan köpeği evcilleştirmiş, eğitmiş ve bu durum zamanla da insan-köpek arasında binlerce yıl sürecek bir dostluğun psikolojik bağını oluşturmuştur. Köpek, insanın sadece bu dünyada değil ölümden sonraki hayatında da eşlik eden bir kılavuzu, bekçisi ve arkadaşı olmuştur.
Eskiçağ medeniyetlerin hemen hepsinde köpeğin dini bir boyutu vardır. Yunan’da Tanrıça Artemis’in arkadaşı, Hades’in bekçisi, Türklerde kötü ruhları insanlardan koruyan bir bekçi, Mısır’da Osiris’in sembolü, yeraltı tanrısı Anubis’in kafasının köpek ile tasviri, Aztek, Maya, İran ve Hindistan’da ortak inanış öbür dünyada eşlik eden dost kültürü…
Neolitik dönem ile başlayan birliktelik, kült hayvan rolü ve sonrasında ise köpek, Anadolu’da ve Mezopotamya’da hastalıkların iyileştirilmesinde, ruhların arınması ve korunmasında kurban olarak kullanılan bir şifa kaynağına dönüşmüştür.
Anadolu ve Mezopotamya toplumlarında köpeğin tıpta kullanılması
Anadolu’da hakimiyet kurmuş Hititlerin bıraktığı çivi yazılı kayıtlara baktığımızda kral ve kraliçenin kötü ruhların enerjisinden, büyülerin tesirlerinden arınması için düzenlenen ritüellerde yavru köpek kurban edilmekteydi. Yavru köpeğin içyağı ile arınmalar gerçekleştirilmekteydi. Hititlerin köpek kurban edildiğine yönelik kalıntılara Alacahöyük’de karşılaşılmıştır.
Mezopotamya ve Anadolu’da hastalıkların olma sebebi çoğunlukla tanrı ve tanrıçaların kızdırılması, büyü ve sihir yoluyla demon (cin) diye tabir edilen kötü ruhların musallat olmasına dayandırılmaktaydı. Onun içindir ki, her toplumda yukarıda Hititler’in yaptığı gibi arınma ritüelleri gerçekleştirmekteydiler.
Arınma ritüelleri dışında şifa dağıtan rahiplerin çalışmalarının izlerini de görmekteyiz. Rahipler, bitkiler yoluyla hastalıkları tedavi ediyorlardı. Merhemler hazırlıyorlar, yine bitki ve hayvansal malzemelerle ilaç yapıyorlardı. Mezopotamya rahipleri bunlar dışında köpekten de yararlanıyorlardı.
Köpek salyasının günümüz tıp terminolojisi ile mikropları öldüren antiseptik, antibiyotik olduğunu düşünen rahipler, yaraları köpeklere yalatıyorlardı. Hastalanmış ya da yaralanmış uzuvların yalatılması Babil metinlerinde görülmektedir. Hititlerde de köpeğe yalatma uygulaması görülmekte, yalatma tedavisinin de Anadolu’ya Hititlere bu metinler aracılığıyla geçtiği düşünülebilir.
Yaraların iyileştirilmesinde kullanılan bir yöntem de köpek dışkısıdır. Hititler, köpek dışkısını bazı bitkilerle karıştırarak macun yapıyorlar ve bu macunu da yaraya sürerek tedavi ediyorlardı. Hebattarakki ritüelde köpek dışkısı ile arpa yoğurularak oluşturulan macun yaraya sürüldüğü görülmektedir.
Akadça ZE KALBİ “köpek dışkısı” çeşitli yağlarla karıştırılarak ilaç olarak kullanılmıştır.
Mezopotamya tanrılarından olan Gula, hastalıklar ile ilgileniyor ve insanlara şifa dağıtıyordu. Sağlık, şifa tanrıçası Gula’nın hayvanında köpek olduğunu burada belirtelim.
Yazımızda B. J. Collins, “The Puppy İn Hittite Ritual”, 1990
R. D. Biggs, “Recent Advances İn The Study of Assyrian and Babbylon an Medicine”, Journal of Academic Studies, 2005. eserlerinden yararlanılmıştır.