2 July 2025 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

Tanrı Marduk Babil Kralı Hammurabi’nin Egemenlik Silahı

Mezopotamya’da güçlü Tanrı Marduk Babil Kralı Hammurabi egemenliğinin gizli silahı olarak değerlendirilir. Tanrı Marduk Kral Hammurabi tarafından nasıl egemenlik silahı olarak kullanıldıysa yakın zaman kadar birçok kral, tanrı/tanrıları kendi egemenliklerinin güçlü olması için kullanmışlardır.

İnsanın kendi yaratılışını içinde bulunduğu çevrenin oluşumunu düşünmeye başlaması bir yaratıcı fikrinin doğmasına yol açmıştır. İnsan, zihninde şekillendirdiği, kendisini, sevdiklerini yaratan ekmek veren ve dünyayı, fırtınaları yöneten güçlü, sarsılmaz, ne dilerse olan sorgulanmayan her şeyi bilen bir Tanrıya ya da Tanrılara kul olmuştur. Soyut düşünme yetisi tam olarak gelişmediği için düşüncelerin de yer alan Tanrıyı maddeleştirmiş ve ona maddeden şekil vermiştir. Tanrılar heykelleri ile varlıklarını hissettirmişlerdir.

Tanrı devletin başıdır

Yaratıcı tanrı sadece kişilerin hayatında yer almaz. Yerleşik düzene geçen insan, kurduğu köy tipi siyasi oluşumlardan başlayarak tüm hiyerarşik örgütlenmelerde düzen sağlayıcı olarak tanrıyı tepe noktasına yerleştirir. Tanrı, zamanla gelişen ve devlet diye tanımladığımız organizasyonlarda kraldan önce gelen yönetici konumuna oturur.

Tarih de ilklerin yaşandığı Mezopotamya, yerleşik düzene geçen insan topluluklarının şehir devletleri adı altında kurduğu yönetim biçimlerine de ev sahipliği yapar. Devlet organizasyonun ilk örnekleri Sümerlerde görülür. Sümerlerin kurduğu şehir devletleri kralın gösterdiği güç ve otoritesi ile şekillenmektedir. Sümer şehir devletlerinin krallarının, kendisine sorgusuz sualsiz itaat edilmesi ve egemenliğinin sarsılmaması için başvurdukları en büyük silah Tanrı/Tanrılar olmuştur. Bu egemenlik koruyucusu kaynak Tanrı/Tanrılar diğer krallıklarda da görülmektedir. Mezopotamya dışında Hitit ve Mısır medeniyetlerinde de bu işlevsellik geçerlidir.

Hammurabi Tanrı Marduk ile Babili Yönetiyor

Mezopotamya toprakları üzerinde Sümerler ile başlayan devlet hiyerarşisi, güçlü ve daha büyük krallıklara evrilmiştir. Babil, Assur, Kassit ve Akad, bölgede güçlü krallıklar kurmuşlardır. Bu krallıkların içinde Mezopotamya bölgesini siyasi, askeri ve kültürel boyutta derinden etkilemiş Babiller önemli bir yer alır.

Akad İmparatorluğu zamanında küçük bir kent konumunda olan Babil, M.Ö. 1890 yıllarında bağımsızlığını ilan etmiştir. Sümer ve Akkad toprakları üzerinde kurdukları krallık Hammurabi ile güçlenmiş ve imparatorluk haline gelmiştir. Güney Mezopotamya’yı şekillendiren Babil İmparatorluğu’nun başkenti kutsal kent Nippur şehridir.

Yukarıda da geçtiği gibi önemsiz sade bir şehir olan Babil’i güçlü bir imparatorluk haline getiren Hammurabi, başarılarını her ne kadar gösterdiği siyasi, askeri gücüne borçluysa da elinde bir başka etkin silah daha vardı. Hammurabi’nin bu güçlü silahı Tanrı Marduk ve onun dininden başkası değildi.

Tanrı Marduk ve Hammurabi
Hammurabi, egemenliği ve otoritesini kuvvetlendirmek için babasının Tanrı Marduk olduğunu bile söylemiştir.

Hammurabi, meşruiyetini güçlendirmek ve insanüstü güç sahibi olduğunu göstermek için babasının Tanrı Marduk olduğunu bile söylemiştir. Bölgede yapılan kazılarda bulunan kil tabletlerde “doğurgan dölyatağından krallığa uygun (?) bir prens; anamın karnından savaşçıyım ben, doğuştan kudretli bir adamım ben; Anam Ninsun’un döl yatağından benim için tatlı bir kutsayış çıktı; ben döl yatağında kutsanmış soylu bir oğulum; dölyatağından verimli bir tohum, tapınılan bir kralım ben” ifadeleri yer alır. Böylelikle, Kral Hammurabi, Tanrı Marduk’u ön plana çıkararak yürüttüğü her tür faaliyette en büyük meşruiyet sağlayıcısı yapmıştır. Hammurabi böylelikle ben Tanrı Marduk’un isteğine göre hareket ediyorum mesajını vermiş olmaktadır.

Tanrı Marduk, zaten Babil inanışında, kralları seçen, onlara güç veren yol gösteren bir tanrıydı. Krallar, kendisinin vekili idi. Bu yüzden krallar Tanrı Marduk’un sözleriyle konuşurlardı. Kanunlar, Tanrı Marduk’un izni ile yapılmaktaydı. Hammurabi, çivi yazılı tabletlere yazdırdığı kanunlar için “Sözlerim değiştirilmesin” ibaresini ekleyerek Tanrı Marduk’un gölgesini yansıtmış olmaktaydı.

Babil tanrısı Marduk
Tanrı Marduk, Babil inanışında, kralları seçen, onlara güç veren yol gösteren bir tanrıydı. Krallar, kendisinin vekili idi.

Babil İmparatorluğu’nun en büyük kralı olan Hammurabi, ülkenin en ücra köşelerinde dahi otoritesini hissettirebilmek amacıyla ülke sınırları içerisinde dini
bir birliktelik oluşturmayı hedeflemiş ve bütün imparatorluğa Tanrı Marduk’un başını çektiği yeni bir dini yaymayı amaçlamıştır. Bu amacı görev edinen ruhban
sınıfı mensupları ilk dönemlerden itibaren Babil kentinin koruyucu tanrısı olduğu kabul edilen Marduk’un baş rolünü üstlendiği ve içerisinde gözden geçirilen Sumer mitlerinden anlatıların da bulunduğu yeni mitler oluşturmuş ve bu mitlerin ağızdan ağıza tüm ülkeye yayılmasını sağlayarak Marduk’u ülkenin en güçlü tanrısı pozisyonuna yüceltmek istemişlerdir. Şüphesizdir ki, söz konusu dini birlikteliğin kurulmak istenmesinin yegane sebebi ülke içerisindeki siyasal parçalanmışlığı ortadan kaldırarak Hammurabi’nin etrafında şekillenecek olan merkezi bir otorite tesis etmektir.

Ülkenin iç politikasında etkin bir araç olarak kullanılan dini inanışlar çerçevesinde Hammurabi’ye de dini bir misyon yüklenmiş ve söz konusu kral kendisini Tanrı Marduk’un yeryüzündeki vekili olarak deklare etmiştir. Bu yöntemle kendisine bir kutsiyet kazandırmayı hedefleyen Hammurabi, yazdırtmış olduğu metinlerde tanrılarla yeryüzünde yaşayan canlılar arasındaki irtibatı sağlayan dini bir karakter olarak yansıtılmıştır. Tüm bu gelişmelerden hareketle Hammurabi’nin geniş bir coğrafya’ya hükmeden bir lider pozisyonuna oturabilmek amacıyla dini argümanları siyasal bir malzeme olarak kullandığı yorumunun yapılması mümkündür.

Yazımızda Okay Pekşen’in “Babil Krallarının Siyasal Meşrulaştırma Aracı: Tanrı Marduk” adlı makalesinden alıntılar yapılmıştır.

Banner
Benzer Yazılar

Golan Tepelerinde Kral Davut Dönemine Ait 3000 Yıllık Kale

28 Kasım 2020

28 Kasım 2020

İsrail Eski Eserler Kurumu’ndan bir arkeolog ekibi, MÖ 11. veya 10. yüzyılda Kral David’in (Kral Davut)  müttefiki Geshurites tarafından kurulduğuna...

Beyrut Baalbek Pazarında Roma Mozaiği Bulundu

31 Aralık 2020

31 Aralık 2020

Beyrut’un kuzeydoğusunda ki Baalbek’te bir pazarı kazan işçiler MÖ 60 ile MS 300 yılları arasındaki Roma işgaline tarihlenen bir mozaik...

Dicle Nehri kenarında 3400 yıllık Mitanni Kenti ortaya çıkarıldı

30 Mayıs 2022

30 Mayıs 2022

Medeniyetin yeşerdiği topraklar olarak bilinen Mezopotamya’da 3400 yıllık Mitanni Kenti ortaya çıkarıldı. Mezopotamya’yı oluşturan iki nehirden biri olan Dicle nehrinin...

Türkiye Coğrafyasında Yaşayan Eski Topluluklar İklim Değişikliğine Kolayca Adepte Oldular

2 Kasım 2020

2 Kasım 2020

İklim değişikliği toplumsal çöküşü tetikleyebilir ve popülasyonları hareket etmeye zorlayabilir, ancak her zaman değil! Yeni arkeolojik araştırmalar, antik Türkiye’deki popülasyonların,...

Girsu’daki son kazılarda Sümerlerin uygarlığı kurtaran yenilikçi teknolojisi ortaya çıkarıldı

24 Kasım 2023

24 Kasım 2023

Irak’ın güneyindeki modern Nasıriye kentinin yakınında yer alan antik Girsu kentinde, British Museum’un yakın zamanda yaptığı kazılarda, Sümerlerin 4000 yıl...

Mısır’da 59 Antik Tabut Bulundu

9 Kasım 2020

9 Kasım 2020

Mısır‘daki arkeologlar, 2500 yıldan daha uzun bir süre önce gömülmüş 59 adet iyi korunmuş ve mühürlenmiş ahşap tabutun keşfini duyurdu....

Balawat (Imgur Enlil) Kapı Kabartmaları

2 Mart 2021

2 Mart 2021

Balawat, Dicle ve Zap Irmağının keşiştiği yani Assur üçgeni adı verilen bölgede yer almaktadır. Birinci başkent Kalhu güneyde, Durşarrukin en...

6000 yıllık yerleşim yerindeki kazılar, Irak’taki en eski devlet kurumlarının ortaya çıkışına ve reddedilmesine dair kanıtlar ortaya çıkarıyor

6 Aralık 2024

6 Aralık 2024

Irak’ın kuzeyinde Shakhi Kora arkeolojik alanında M. Ö. 4. binyıla ait yerleşim yerinde yapılan yeni kazılar, ilk devlet kurumlarına dair...

Abu Dabi’nin Ghagha adasında 8500 yıllık yapılar keşfedildi

18 Şubat 2022

18 Şubat 2022

Abu Dabi’deki arkeologlar, Ghagha adasında 8500 yıldan daha eski – daha önce düşünülenden en az 500 yıl önce – bilinen...

Dünyanın en eski kadastro çizimini gösteren kil tablet

5 Ağustos 2021

5 Ağustos 2021

Yerleşik düzene geçilmesi mülkiyet konusunu beraberinde getirmiştir. Arazi mülkiyeti, sınırların belirlenmesi, mülkiyet sahipliği ya da ortaklıklarında görülen uyuşmazlıklar ve daha...

Son Assur Başkenti “Ninive”

30 Ocak 2021

30 Ocak 2021

Ninive, Kuzey Irak’ta bugünkü Musul kenti yakınında, Dicle Nehri’nin doğu kıyısında bulunan eski bir Asur şehridir. Asur İmparatorluğu, MÖ 25....

Çömlek İçinde Gömülü 3800 Yıllık Bebek İskeleti

30 Aralık 2020

30 Aralık 2020

İsrailli arkeologlar kazı çalışmalarına ara vermeden devam ediyorlar. Son kazılarda çıkarılan çömlek içindeki 3800 yıllık bebek iskeleti heyecan yarattı. Ariel...

400 Yıl Önce Keşfedilen Mumyaların Gizemleri Aydınlandı

13 Kasım 2020

13 Kasım 2020

İlk kez 1615’te İtalyan bir besteci tarafından bulunan mumyaların BT taramaları yapıldı. BT taramalarında mumyaların iç organlarıyla birlikte mumyalandıkları ortaya...

Dünya’nın En Eski Müşteri Şikayeti 3800 Yaşında

17 Ocak 2021

17 Ocak 2021

Aldığımız üründen memnun kalmadığımız zaman hemen hemen hepimizin yaptığı şey ürün hakkında şikayetçi olmaktır. Bunu bazen müşteri hizmetlerini arayarak bazen...

Babil tabletinde Dünya’nın en eski hayalet çizimi

17 Ekim 2021

17 Ekim 2021

British Museum depolarında bulunan 3 bin 500 yıllık Babil çivi yazılı tablette Dünya’nın en eski hayalet çizimi tespit edildi. British...

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]