Anadolu’nun en ünlü antik kenti Troya…
Dönemin zenginliği ile göz kamaştıran en güçlü kenti…
Homeros’un yazdığı İlyada eserinde geçen ünlü aşk destanı Troyalı Paris ile Spartalı Kraliçe Helen’in yaşadığı topraklar…
İda dağlarının görkemini içinde barındıran ve her krallığın sahip olmak istediği destansı ülke Troya…
Günümüzde Çanakkale il sınırları içinde Hisarlık olarak adlandırılan arkeolojik bölgede yer alan Troya, dünya arkeoloji alanında dikkatle takip edilen ender yerlerden birisidir. Öyle ki; içinde barındırdığı hazineleri ele geçirmek isteyen birçok yerli ve yabancı kişilerce talana sahne olmuştur.
Troya’ya en çok zararı veren de yine bu kenti ortaya çıkaran Alman amatör arkeolog Heinrich Schliemann tarafından verilmiş 1870’lerde yaptığı kazılarda ele geçirdiği eserlerin birçoğunu yurtdışına kaçırmıştır.
Tevkifiye köyü civarında yer alan Troya Antik Kenti’nde yapılan özellikle Schliemann’ın gerçekleştirdiği tahribatlar, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Troya Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan ve ekibi tarafından düzeltilmeye çalışıyor.
Troya Antik Kenti Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Rüstem Aslan, yapılacak çalışmalar hakkında AA muhabirine şunları söyledi.
“Biz 12 ay boyunca, tüm yıl çalışıyoruz fakat, aktif kazıya haziranda başladık. Troya 150 yıldır kazılıyor. Bu 150 yıl içinde pek çok tartışma, pek çok keşif, arkeolojik anlamda da çok önemli olaylar oldu. 1871’de başlayan Schliemann’ın resmi kazıları sırasında, hem ören yerine verdiği bir tahribat söz konusu hem de ören yerindeki buluntuları çalıp götürmesi iki büyük vaka. Burada, o dönemki kazıların sonrasında özellikle 1930’lu yıllardan itibaren Dörpfeld ve Blegen 1988’e kadar kazı yapıyor. Sonrasında da 1988’de başlayıp 2005’te vefat edinceye kadar Troya Kazı Başkanlığını yürüten Manfred Osman Korfmann’ın yaptığı çalışmalar var. Biz şu anda daha çok Schliemann dönemindeki tahribatların giderilmesi için çalışma yapıyoruz. Ayrıca onun ortadan kaldırdığı, bizim bazı arkeolojik sorunları anlamamız açısından önemli alanlarda kazılar yapıyoruz.”
“Troya II Kent Girişi” olarak adlandırılan alanda son birkaç yıldır çalıştıkları noktanın Schliemann dönemi kazılarının bir çalışma alanı olduğunu belirten Aslan, şöyle devam etti:
“Burada Schliemann yukarıdan aşağıya höyüğü keserek, tahrip ederek 1872’de burayı kazıyor. Buradaki buluntuları ve 1872’den sonraki buluntuları da buradan çalıp götürüyor. Biz burada 150 yıl sonra, özellikle Troya 2 kalesi olarak tanımlanan, belki de Troya döneminin en zengin kenti olarak tanımlayabileceğimiz alanda tahribatları gidermeye çalışıyoruz.
Burada restorasyon ve konservasyon ön çalışmalarını yapıyoruz. Aynı zamanda arkeolojik anlamda tahrip ettiği yerdeki bazı tarihlendirme sorunlarını da buluntularla açıklamaya çalışıyoruz. Yani şunu net olarak söyleyebiliriz, 150 yıl sonra bile Schliemann’ın verdiği tahribatları görmek mümkün. Ve bizim amacımız da bu sene restorasyon ve konservasyon ön çalışmalarını gerçekleştirmek. Ama aynı zamanda buradaki bazı arkeolojik tarihlendirme ve buluntularla ilgili sorunları da yeni kazı verileriyle açığa çıkarıp yayınlamak.”
“Troya Müzesi bu topraklardan giden eserler için en uygun yer”
Rüstem Aslan, Schliemann’ın hem kalıntıları ortadan kaldırdığını hem bölgeyi yıktığını ifade ederek, şunları anlattı:
“Şunu da söyleyebilirim ki, her kazı döneminde ortaya çıkardığı bir sonuç söz konusu. Schliemann bu tahribatları yapıyor, o dönem 19. yüzyıldaki tartışmalarda artık Hisarlık’ın Troya olduğu kabul ediliyor. Fakat o tahribatlar gerçekleşmiş oluyor. Bu hatasını da kendisi daha sonraki yıllarda anlıyor. Troya’da aslında pek çok dönüm noktası var. Bizim 1988’de Korfmann hocayla başlayan kazılarda, 1996’da Troya Tarihi Milli Parkı olması, 1998’de ören yerinin dünya kültür mirası listesine girmesi ve onun sonrasında gördüğümüz bir hayal vardı, ‘Troya Müzesi’, bu hayal Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan resmi açılış ile gerçekleşmiş oldu. Ve böylelikle şunu söyleyebiliyoruz, artık Troya Müzesi bu topraklardan giden eserlerin dönmesi için en uygun yer ve bu eserlerin geri dönmesini bekliyor.”