Modern sınırlar çizilmeden çok önce, görünmeyenle iletişim kurmaya dayanan şamanlar liderliğindeki kadim ruhani gelenekler, geniş Avrasya bozkırlarını kat ederek ritüellerde, sembollerde ve taşlarda izler bıraktı. Bulgaristan’dan yakın zamanda yapılan bir keşif gezisi, Bulgarların pagan geçmişini, ruhların, tanrıların ve ataların seslerinin dağlarda ve kutsal alanlarda hâlâ yankılandığı Orta Asya’nın zengin şamanik mirasıyla bağlayan heyecan verici ipuçlarını gün yüzüne çıkardı.
Sayano-Altay dağlarının eteklerine düzenlenen öncü Bulgar bilimsel keşif gezisi, Bulgaristan’ın kültürel ve ruhani mirasının antik kökenlerine dair yeni bilgilerle döndü. Gezide, ünlü arkeolog Prof. Nikolay Ovcharov ve Dünya’daki Bulgarlar Derneği Başkanı Mladen Stanev liderliğinde, antik Orta Asya medeniyetleri ile 7.–9. yüzyıl pagan Bulgarları arasında şamanik geleneklerin ve kültürel aktarımın izleri araştırıldı.
Antik Bulgarların Kökenlerini Yeniden İncelemek
Geleneksel teoriler, antik Bulgarların kökenini ya Türk-Altaik ya da İranî bağlamlarda değerlendirmişken, güncel akademik tartışmalar daha karmaşık bir etnogenez öneriyor. Prof. Ovcharov, Sofya’da düzenlenen basın toplantısında “Antik Bulgarlar muhtemelen Orta Asya’daki farklı halklar ve geleneklerin bir mozaiğinden etkilenmişlerdir” dedi.
Öne çıkan kültürel paralellikler arasında Türk runik yazısının kullanımı, Tangra ve Umai gibi tanrılar ve Pliska ile Preslav gibi erken Bulgar başkentlerinde betimlenen şamanik imgeler yer alıyor. Bu unsurlar, Bulgarlar ile Orta Asya bozkır toplumları arasında uzun süreli ruhani ve kültürel bağlantıların varlığına işaret ediyor.
Kutsal Moğol Mekanlarının Keşfi
İki haftalık keşif gezisi, 5.000 kilometreden fazla mesafe kat ederek Ulan Batur, eski Moğol başkenti Karakurum ve Uygur Kağanlığı’nın başkent kalıntılarını kapsadı. Araştırma ekibi, Orhon Vadisi ve 8. yüzyıl başlarında yaşamış Moğol ve Türk tarihinin saygı duyduğu Bilge Kağan ile Kül Tigin’e adanmış Türk türbesi gibi kutsal alanları inceledi.
Özellikle dikkat çekici olan “geyik taşları” olarak bilinen 3.000 yıldan eski megalitik anıtlar oldu. Stilize geyik figürlerinin tanrısallaştırılmış varlıkları temsil ettiğine inanılan bu taşlar, erken Bulgar sanatındaki motiflerle sembolik benzerlikler taşıyor.

Nadir Bir Şamanik Karşılaşma ve Kültürel Yeniden Yapılanma
Gezinin en önemli anlarından biri, 85 yaşındaki Baldorj adlı, Moğolistan’daki yaşayan son şamanlardan biriyle Khuvsgul dağlarında gerçekleşti. Nadiren yapılan “kamlayane” ritüelinde Baldorj, Ural’dan Pasifik Okyanusu’na uzanan Avrasya topraklarında yolculuk yaptığına inanılan 13 ruhani varlık (ongon) çağırdı. Bu ritüel, uzun zaman unutulmuş uygulamalara dair değerli bilgiler sunarak araştırmacıların pagan Bulgaristan’da bin yıl önce yapılmış olabilecek törenleri yeniden canlandırmasına yardımcı oldu.
Gelecek Planları: Bulgaristan’da Şamanik Ritüeller ve Kültür Turizmi
Prof. Ovcharov, Madara, Varna ve antik Trakya kenti Perperikon gibi önemli Bulgar arkeolojik alanlarında özgün şamanik ritüellerin sahnelenmesini savunuyor. News.mn ile yaptığı röportajda, bu tür ritüellerin sadece antik Bulgar ruhaniyetine bilimsel açıdan katkı sağlamakla kalmayıp, bölgedeki kültür turizmini de önemli ölçüde canlandıracağını belirtti.
Moğol şamanlarının canlı performanslarının, antik mekanları daha etkileyici ve eğitici turistik cazibe merkezlerine dönüştürebileceğine inanıyor. Böyle bir ritüel pilot programının gelecek yıl bahar aylarında uygulanması planlanıyor.
Moğolistan’da Kiril ve Metodiy’e Saygı Duruşu
Kültürel köprü kurma anlamında sembolik bir jest olarak, Ovcharov, 9. yüzyılda orijinal Kiril alfabesini geliştiren Bizanslı bilim insanları Aziz Kiril ve Metodiy anısına Ulan Batur’da bir anıt dikme kampanyası başlatacağını açıkladı. Kiril alfabesi 1945’ten beri Moğolistan’ın resmi alfabesi olsa da, geleneksel Moğol yazısı hâlâ öğretiliyor ve yeniden canlanıyor.
Kapak Görseli: Bulgar arkeolog Prof. Nikolay Ovcharov. News.mn