21 November 2024 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

Tunç Çağında Görülen Nadir Hastalıkların İlginç Sosyal Boyutları

Nadir Hastalıklar denilince hemen hemen hepimizin aklına gelen şey bu hastalığın çok az kişiyi etkilemiş olmasıdır. Muhtemelen bahsedilen bu hastalık 10.000’de 1 ila 5 kişi arasında kişiyi etkilemiş olan hastalıklardan biridir. Hatta bazı nadir görülen hastalıklarda bu rakam yüzbinlerin üzerindedir. Nadir hastalıklar, günümüzde tıbbi-farmasötik araştırma ve tedavide özel bir alandır.

Peki bu nadir hastalıklara bir de antik nadir hastalıklar olarak sadece insan iskeletlerinden teşhis edebilmek mümkün mü?

Kiel Üniversitesi Klinik Moleküler Biyoloji Enstitüsü’nde fiziksel antropolog olarak çalışan Dr. Katharina Fuchs bu soruyu bizler için araştırmış.

Kuzey Kafkasya Tunç Çağı’ndan (yaklaşık MÖ 2200-1650) bir erkeğin hastalık geçmişini kullanarak, bugün kullanılan nadir hastalıklar için kriterlerin basitçe geçmişe aktarılamayacağı sonucuna varmıştır. Kısa süre önce International Journal of Paleopathology’de yayınlanan bu çalışma, sadece nadir hastalıkların teşhisi ve insidans ve prevalansın yani sıklığın hesaplanmasının araştırmacılar için zorlayıcı olduğunu gösteriyor. Bireysel sakatlığın ve sosyal entegrasyon ve desteğin derecesinin de yeniden yapılandırılması zordur.

kuzey kafkasyada bulunmuş erkek iskeleti
Kuzey Kafkasya eteklerinde bulunan erkek iskeletinin kazılmış mezarı. Fotograf: B.Atabiev, Institut für die Archäologie des Kaukasus, Naltschik

Antropolog K. Fuchs’un, çalışmanın bir parçası olarak incelediği Kafkasya’daki adamın iskeletinden çıkarabileceği birçok sonuç var: Gençliğinden beri nadir bir kalça hastalığı olan Legg-Calvé-Perthes Hastalığından muzdaripti, ve bu içe doğru bükülmüş bacak nedeniyle topallayarak yürümüş olmalıydı. Dahası, bir yetişkin olarak kafatasının ve kalçasının şiddetli kırılmasından sağ kurtuldu. Bunun dışında dişlerinin aşınma kalıpları, dişlerini alışılmış olduğu gibi çalışma süreçlerinde alet olarak kullandığını gösteriyor. Ayrıca, gömüldüğü nesnelerden, özellikle yüksek bir sosyal konuma sahip olmadığı sonucuna varılabilir.

K. Fuchs’un, “Birlikte ele alındığında sonuçlar, bu adamın toplum için önemli olduğunu gösteriyor. Katlandığı kırıklar yüksek düzeyde bakım gerektiriyordu. Yaralarını muhtemelen yoldaşları ona baktığı için atlattı. Bu bize, içerideki insanların nasıl olduğuna dair bir fikir veriyor. Kuzey Kafkasya’da 4.000 yıl önce insanların birbirlerine ve hayatının büyük bir bölümünde fiziksel olarak kısıtlı olan birine nasıl davrandıklarını açıklıyor ” dedi.

Kuzey Kafkasya'dan erkek bireyin sağ ve sol femur kemikleri.
Kuzey Kafkasya’dan erkek bireyin sağ ve sol femur kemikleri. Kemikler, çalışmada incelenen patolojik değişiklikler sergilemektedir. Fotograf:Katharina Fuchs, Institut für Klinische Molekularbiologie

Bu tür düşünceler, eski nadir hastalıklar konusunun çok ötesine geçmekte ve  araştırmanın sosyal boyutunu göstermektedir.

Çalışmanın bir başka sonucuda, eski nadir hastalıklarla ilgili olarak “nadirlik” kriterinin katı eşiklerle tanımlanamayacağıdır. Günümüzde bir hastalığın nadir görülmesi, geçmişte de nadir görüldüğü anlamına gelmez. Bir hastalığın ortaya çıkma nedenlerine, etiyolojiye, ortaya çıkmasına, kaybolmasına ve en ilginç olanı, nadir görülen bir hastalık modelinden ortak bir hastalık modeline geçiş, sosyal ve insani ekolojik dinamiklere bağlıdır. Bu, yaşam tarzını ve dış etkileri önemli bileşenler olarak tanımlayan modern tıbbın bir bulgusudur.

Geçmişteki nadir hastalıklarla ilgili araştırmalar, bu nedenle günümüz hastalıklarını anlamamızla da ilgilidir. Araştırmanın ortak yazarlarından biri olan Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Dr. Julia Gresky şunları vurguluyor: “Antik Nadir Hastalıklar çalışma grubunun araştırması 2019’daki kuruluşundan bu yana, aynı zamanda bugün etkilenen kişilere ulaşma görevi de taşıyor.İnsanoğlunun her zaman nadir hastalıklarla karşı karşıya kaldığına dikkat çekerek halkın bilincine katkıda bulunmayı umuyoruz – ama aynı zamanda etkilenmenin sosyal izolasyon anlamına gelmek zorunda olmadığını da vurguluyoruz.

Makalenin tamamını okumak isterseniz: Kiel Üniversitesi https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1879981720300656?via%3Dihub

Banner
Benzer Yazılar

Mezarlıkta keşfedilen 600 yıllık Papalık boğası

10 Mayıs 2023

10 Mayıs 2023

Papalığın güç, otorite ve iktidarını göstermek için kullandığı Papalık Boğası mührü bir Orta Çağ mezarlığında ele geçti. Keşfedilen Papalık Boğası,...

Antik Trakya kenti Perperikon’da bir Nymphaeum keşfedildi

20 Ağustos 2023

20 Ağustos 2023

Yeni araştırmalar, Perperikon’un güney çeyreğindeki rezervuarın üzerinde büyük bir anıtsal su tapınağı (Nymphaeum) ortaya çıkardı. Kazı başkanı Profesör Nikolay Ovcharov,...

Çanakkale Müzesi 1911 yılında 10 bin kuruş ödenekle kurulmuş

5 Ocak 2022

5 Ocak 2022

Osmanlı Devleti müzecilik tarihi denilince akla Osman Hamdi Bey ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri gelir. Osman Hamdi Bey’in özverili çalışmalarının bir...

Milion Taşı Kazı Alanında İnsan Kabartması Bulundu

18 Temmuz 2021

18 Temmuz 2021

Doğu Roma döneminden kalan Milion Taşı (Milyon Taşı olarak da bilinir) İstanbul’un tarihi miraslarından birisidir. İstanbul’un Fatih ilçesi Cağaloğlu semtinde...

Beckwith “İskit Felsefesi Peki Sonuçta Klasik Bir Avrasya Çağı Var mıydı?”

6 Şubat 2021

6 Şubat 2021

Amerikalı sinolog ve dilbilimci olan Prof. Christopher I. Beckwith, Indiana Üniversitesi’nde “İskit Felsefesi Peki Sonuçta Klasik Bir Avrasya Çağı Var...

Hristiyanlığın ilk yıllarında piskoposlar Antik Çağ’ın bilgilerinden yararlanıyorlardı

13 Temmuz 2022

13 Temmuz 2022

Hristiyanlığın ilk yıllarında piskoposlar, Hristiyanlığı yaymak, Kilise’nin toplum üzerindeki etkisini artırmak için Antik Çağ’ın bilgilerinden ve düzenledikleri ritüellerin oluşturduğu yoğun...

Karaburun yüzey araştırması, 11.000 yıl öncesine ait avcı-toplayıcı insanların yaşamlarıyla ilgili verileri ortaya çıkardı

24 Ocak 2024

24 Ocak 2024

İzmir’in Karaburun ilçesinde yapılan yüzey araştırmalarında, bölgede 11 bin yıl önce yaşamış göçebe, toplayıcı-avcı gruplara ait arkeolojik kanıtlara rastlandığı açıklandı....

Arkeologlar, Litvanya’da Yıkılan Büyük Vilna Sinagogu’nun Tevrat Sandığı’nı Ortaya Çıkardılar

30 Ağustos 2021

30 Ağustos 2021

Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılan kazılarda, Holokost sırasında Naziler tarafından tahrip edilen ve daha sonra Sovyetler tarafından tekrar yerle bir edilen Büyük Vilna Sinagogu’nun Tevrat...

En eski Budist tapınaklarından biri ortaya çıkarıldı

3 Şubat 2022

3 Şubat 2022

Budizm’in kurucusu Siddhartha Gautama’nın ölümünden birkaç yüzyıl sonra inşa edildiği düşünülen en eski Budist tapınaklarından birisi Pakistan’da ortaya çıkarıldı. MÖ...

Çatalhöyük’te cinsiyeti belli olmayan insan figürlü heykelcik bulundu

28 Aralık 2021

28 Aralık 2021

Anadolu’nun ilk yerleşim yerlerinden birisi olan Konya’nın Meram ilçesine bağlı Çatalhöyük Neolitik yerleşiminde cinsiyeti belli olmayan insan figürlü heykelcik bulundu....

Kıbrıs’ın Tunç Çağı ticaret merkezi olduğunu gösteren buluntulara ulaşıldı

2 Aralık 2021

2 Aralık 2021

Kıbrıs’ta arkeologlar Tunç Çağı kenti Hala Sultan Tekkesi’nde iki mezarın kazısını tamamladılar. Mezarlardan elde edilen buluntular, Kıbrıs Adası’nın Tunç Çağı...

Yeni Kanıtlar İnsanların Kuzey Amerika’ya İlk Geldiği Tarihi Değiştirebilir

2 Haziran 2021

2 Haziran 2021

Araştırmacılar, tarımın kökenlerini araştırırken insanların Kuzey Amerika’ya ilk geldiği tarihi değiştirebilecek bir keşifte bulundular. Iowa Eyalet Üniversitesi’nde yapılan araştırmada elde...

İklim Değişikliği 50 Bin Yıllık Mağara Resimlerini Tehdit Ediyor

14 Mayıs 2021

14 Mayıs 2021

Hızlı ve plansız gelişen sanayileşme Dünya’nın dengesini bozmaya devam ediyor. Daha fazla üretme ve ekonomik açıdan güçlü olma hevesiyle birbiri...

Ünlü Mimar Jean Nouvel Suudi Arabistan’da Kaya Konutları Arasında Gizli Tatil Köyü Tasarladı

29 Ekim 2020

29 Ekim 2020

Jean Nouvel, kuzeybatı Arabistan’da kültürel bir vaha olan Al-Ula’nın kaya konutlarında gizlenmiş bir tatil yeri olan Sharaan için yeni tasarımlar...

İngiltere’nin 3000 yıllık en eski deri ayakkabısı Kent sahilinde keşfedildi

26 Şubat 2023

26 Şubat 2023

Kent şehrinin sahilinde bulunan bir Tunç Çağı kalıntısının Birleşik Krallık’ta bulunan en eski ayakkabı olduğuna inanılıyor. Deriden yapılan ayakkabı 3000 yaşında...

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]