4 November 2025 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

Şeytan’ın İkonografisi

Bu yazımızda Şeytan’ın ikonografisi ile şeytan kimliğinin sanatta nasıl yavaş yavaş şekillendiğini Sanat tarihini esas alarak kısaca irdelemeye çalıştık.

Şeytanın varoluşu Tüm zamanların en ünlü hikayesi olan Hz. Adem ile Havva’nın Cennet bahçelerinden kovuluşuyla başlar. Herkesin bildiği bu hikaye Yaratılış Kitabı’ndaki İbranice İncil’in başlangıcında bulunur.

Hikaye herkes tarafından bilindiği için burada tekrar etmeye gerek görmedim. Ahlak ve İtaat hakkında ki bu büyüleyici hikayede Yılan esas roldedir, Hz. Adem ve Havva’yı yasak elmayı (-ki elma olarak hiç tanımlanmadı!) yemeğe ikna eden kişidir.

Aslında burada şeytanın önceden yılan olmadığı açıkça belirtilmiştir. Yaratılış 3:14 uyarınca Tanrı, “Karnınızın üzerinde sürünecek ve hayatınızın her gün toz yiyeceksiniz” diyerek yılanı lanetledi.(Belki de anlatılmak istenen o zamanlar yılanın iki ayak üzerinde olmasıydı, kim bilir?) Eski İbranice de “şeytan” basitçe “düşman” veya “suçlayıcı” anlamına geliyordu.

Yeryüzünde ortaya çıkan yüzlerce uygarlık, yukarda da kısmen anımsatıldığı gibi Yaratılışın birçok anlatısını üretmiştir. Gerçekten de insanın en derin kaygısı kendine kökenler yaratmaktır. Bu kökenleri bilemediği zaman da uydurmuştu.

Erken Hristiyanlıkta Şeytan’ın kesin bir imgesi yoktur. İlk Günah kavramından hareketle yine yılan ön plandadır. Şeytan betimleri Constantinus’un tahta çıkmasından önce ve sonralarında tam anlamıyla yerine oturmaktadır. Siyasi etkilerle şeytan kimliği belirmektedir. Roma ve Helen kültürlerinin bilmedikleri bu şeytan ve kötülük kavramı bazı Tanrıların düşkünler olarak yeniden betimlenmesiyle canlanacaktır.

Luther Link’in de belirttiği gibi Şeytan’la ilgili düşüncelerimizin ille de Şeytan’ın resimlerdeki imgesiyle ilgili olmasa da, üç kaynağı vardır: Yeni Ahit’in ilk yorumları: Milton’un yarattığı Asi melek ile Blake’in ve Baudelaire’in romantik edebiyat geleneği; Şeytan’a ait kültlerin ve ortaçağda, Rönesans’ta, cadı ve büyücülerin şeytana bağlılıklarını yinelemek üzere zaman zaman toplandıkları kara günlerin popüler geleneğinden kaynaklıdır.

Şeytan IX. Yüzyılda ortaya çıktı ancak XIV. Yüzyıla kadar bizim bugün bildiğimiz Şeytan değildi! Genelde elinde üç çatallı mızrağı vardı ve bu mızrak aslında insanlara hiçte yabancı değildi. Poseidon’un meşhur 3 çatallı mızrağıydı bu! Tabii ki Poseidon’un mızrağının kökü ise M.Ö. 2000’den önce Eski Babil’in İklim Tanrısı Adad’ın üçlü şimşeğiydi. Ve edebi kaynaklarda şeytanın neden bir mızrak tuttuğu yazmaz. Böylece şeytan Klasik etkilerin ışığında IX. Yüzyılda karşımıza üç çatallı bir mızrakla çıkar.

Poseidon ve Mızrağı

Şeytanın sanatta ki özellikleri ikonografik özelliklere göre belirlenmesi zordur. XII. yüzyılda Romanesk bir kilise olan Autun’daki St. Lazare katedralinde, tek bir heykeltıraşa ait olan eserlerde bile Şeytan’ın temsili değişir. Üç yüzyıl sonra, Fra Angelico’nun Floransa’daki San Marco Manastırı’nda bulunan Kıyamet Gününde olduğu gibi aynı eser içinde bile değişik gösterimlere sahiptir. Kimi zaman kanatları ve boynuzları varken bazen de ne boynuzu ne de kanatlara sahiptir.

Dante’nin İnferno’sunda (1307) tüylü kanatların yerini yarasa kanatları alacaktır. Bruegel’in 1562’de yaptığı Asi Meleklerin Düşüşü ikonografik olarak X. yüzyılda Morgan Beatus’un bir dua kitabına yaptığı tezhiplere benzer. İkinci olarak da Kıyamet Günü gelir, burada Şeytan düşman değildir; Tanrı’nın işini yapmakta ve günahkârları cezalandırmaktadır. İlahi düzene hizmet eden bir varlığa dönüşmüştür.
Yeraltı mezarlarında ve lahitlerde hiç bir şeytan simgesi bulunmaz. Bu yüzden ikonografik olarak resmedilmek istenen şeytanı sanatına dahil etmek isteyenleri zor saatler beklemektedir. Şeytan’ın tek bir imgesinin olmamasının ve ikonografinin değişip durmasının önemli nedenlerindendir.

Brugel- Asi Meleklerin düşüşü (1562)

Şeytan’ın sanattaki işlevi ve rolü V. yüzyıl teolojisinden gelir, isimleri de. Yüzü ve şekli ise Hellenistik kaynaklardan – benimsenmiş Osiris’le ilişkili tanrılar ve Bes dahil- ve toplu dua niteliğindeki tiyatro oyunlarından gelir.

İlk Hristiyan resimleri Roma’daki yer altı mezarlıklarındadır, ama bunlarda Şeytan yoktur, V. yüzyıldan önce Şeytan resminin olmamasının nedeni bugün hala bu konuda çalışmalar yürüten sanat tarihçilerinin zihnini yorar. Şeytan ilk olarak IX. yüzyılda Pan’ın yüzüyle ve mağara adamı etekleriyle Utrecht Zeburu’nda ortaya çıkar.

Şeytan, Romanesk eserlerde tüylü, ilkel bir insandır; Gotik eserlerdeyse insan vücudu ve çirkin yüz hatları olan çıplak bir yaratıktır. Gotik dönemde ve Rönesans’daki Kıyamet Günlerinde de grotesk bir canavar olarak kalır.

Rönesans’ın tek büyük Şeytan ressamı Giotto’ydu, tek büyük Şeytan heykeltıraşıysa Donatello’ydu. Donatello’nun son eserleri arasında Floransa’daki Lorenzo’nun iki kürsüsü için yaptığı bronz kabartmalar vardır. Donatello’nun küçük yarasa kanatlı şeytanını görmek için dikkatlice bakmak gerekir.Görünen odur ki ünlü heykeltraş için bile şeytan o kadarda önemli değildir.

XVII. Yüzyıla gelindiğinde şeytan Shakespeare tarafından güzel bir şekle girecektir. Dante’nin korkunç Lucifer’ı artık modern dünyada kendini daha şık sunmayı öğrenmiş gözükmektedir.

Şeytan’ın özellikleri giderek etkisizleşirken, acımasız özelliklerle tanımlanan düşmanı şeytanlaştırma yönünde giderek artan bir eğilim oluşur. Antikçağdan beri, düşman her zaman “öteki”, yabancılaştırılandır. Şeytan’ın yerini alan bu düşmana önem vermeye başlayan modern dünya olsa da, o düşman aslında her zaman var olan olmuştur

Kaynak: Gerald Messadié, Şeytanın Genel Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1998

Luther Link, Şeytan: Yüzü Olmayan Maske, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2003

Umberto Eco, Çirkinliğin Tarihi, Doğan Kitap, İstanbul, 2009

 

Banner
Benzer Yazılar

Mısır Papirüsleri Korumak İçin Yenilikçi Bir Çözüm: Wasabi

29 Şubat 2024

29 Şubat 2024

Araştırmacılar, bakteri ve mantar tehlikesi altında olan paha biçilmez eski Mısır papirüslerini temizlemek ve korumak için yeni bir doğal teknik...

Arkeologlar, İngiltere’de bir asilzadenin mezarını ararken Neolitik henge keşfettiler

9 Nisan 2024

9 Nisan 2024

Newcastle Üniversitesi’nden arkeologlar, 714 yılında Crowland, Lincolnshire’da ölen ve bir asilzadenin oğlu olarak varlıklı bir hayattan vazgeçerek yalnızlık hayatıyla ünlenen...

İngiltere’de en büyük Anglo-Sakson mezarlığı keşfedildi

16 Haziran 2022

16 Haziran 2022

İngiltere’de yapımı devam eden hızlı tren ray döşeme çalışmalarından önce arkeolojik kazı çalışmalarına devam HS2 arkeologları İngiltere’de şimdiye kadar görülen...

Beyaz Jaguar’ın Ülkesi Sak-Bahlán: Maya Direnişinin Kayıp Şehri Meksika Ormanlarında Ortaya Çıktı

1 Ağustos 2025

1 Ağustos 2025

Meksika’nın Chiapas eyaletindeki yoğun yağmur ormanlarının derinliklerinde, arkeologlar Maya uygarlığının son direnişçilerinin saklandığı ve yüzyıllardır kayıp olan Sak-Bahlán kentinin izini...

Körzüt Kalesi’nde Urartu Kralı Menua’nın ikinci tapınağı gün yüzüne çıkarılıyor

20 Aralık 2022

20 Aralık 2022

Van ilinin Muradiye ilçesine bağlı Uluşar mahallesinde yer alan Urartu Kralı Menua’nın yaptırdığı Körzüt Kalesi’nde gerçekleştirilen kazı çalışmalarında ikinci tapınak...

Misis Antik Kenti kazı çalışmaları başladı

26 Mayıs 2022

26 Mayıs 2022

Adana Yüreğir ilçesi sınırlarında yer alan Misis Antik Kenti 2022 yılı kazı çalışmalarına başlandı. Tarihi İpek Yolu üzerinde önemli bir...

Rutland’da Köleliğin Nadir Kanıtı Olarak Tanımlanan Zincirlenmiş Bir İskelet Bulundu

7 Haziran 2021

7 Haziran 2021

Arkeologlar, Rutland’da bir kuyuya atılmış bir suçlu olabileceği düşünülen bir Roma kölesinin iskeletini buldular. Uzmanlara göre yetişkin erkek, bir hendekte...

3200 yıllık mezar içinde Miken bronz kılıçları bulundu

15 Mart 2023

15 Mart 2023

Yunan arkeologlar, Mora Yarımadası’nın Achaia bölgesindeki Aegio şehri yakınlarında MÖ 12. yüzyıla dayanan Miken nekropolünde yer alan bir mezarda Miken...

2000 yıllık Antikythera Düzeneğinin Sırrı Çözüldü mü?

13 Mart 2021

13 Mart 2021

2000 yıllık Antikythera düzeneğinin sırrı çözüldü haberi bilim dünyasını heyecanlandırdı. Dünyanın en eski analog bilgisayarı olarak adlandırılan Antikythera düzeneğinin çalışma...

Mısırlılar köleleri damgalıyordu

29 Aralık 2022

29 Aralık 2022

Eski Mısır metinleri, oymalar ve resimlerinin incelendiği bir araştırmaya göre, Mısırlılar köleleri demirden yapılmış damga mühürler ile damgalıyorlardı. Geçmiş yıllarda...

Türkiye’de eşi görülmemiş 1800 yıllık mermer küvet

22 Nisan 2022

22 Nisan 2022

Türkiye’de eşi görülmemiş 1800 yıllık mermer küvet, tarihi eser kaçakçıların elinden kurtarılarak Afrodisias Müze Müdürlüğü’ne teslim edildi. Aydın’ın Karacasu ilçesinde...

İstanbul’un İlk Ev Sahipleri Gerçekten Yunanistan’dan Gelen Megaralılar mı?

22 Aralık 2020

22 Aralık 2020

İstanbul’un ilk kuruluşu denildiği zaman akla ilk gelen çeşitli efsanelerle düzenlenmiş Yunanistan’dan gelen Megaralılara ait hikayelerdir. Tarihsel anlatımlar efsanelerden hoşlanmış...

Yeni bir çalışma,10.000 yıl öncesine kadar uzanan pirinç hasadının en eski kanıtlarını sunuyor.

9 Aralık 2022

9 Aralık 2022

Güney Çin’den gelen taş aletler üzerine yapılan yeni bir çalışma, 10.000 yıl öncesine dayanan pirinç hasadının en eski kanıtlarını ortaya...

Kuzey Yunanistan’daki MÖ 4. yüzyıl Kraliyet Mezar sakinlerinin kimlikleri tespit edildi

26 Ocak 2024

26 Ocak 2024

Kuzey Yunanistan’daki Vergina’da bozulmamış MÖ 4. yüzyıl Kraliyet Mezarları’nın sakinlerinin kimlikleri tespit edildi. Mezarlar, İskender’in babasının, üvey annesinin, üvey kardeşlerinin...

Umman’da 5.000 yıllık Erken Tunç Çağı yerleşim alanı keşfedildi

3 Ocak 2023

3 Ocak 2023

Ummanlı arkeologlar, Al Gharyein arkeolojik alanında devam eden kazılarda 5 bin yıllık Erken Tunç Çağı yerleşim alanı keşfettiler. Al Gharyein...

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]