Myanmar’da keşfedilen 99 milyon yıllık kehribar içine hapsolmuş hayvan kalıntısını bilim insanları küçük bir dinozorun kafatası olarak değerlendirmişlerdi.
Kehribarın 99 milyondan beri koruduğu hayvan kalıntısı üzerinde çalışan araştırma ekibi, son verilerden yola çıkarak aslında bunun bir dinozor kafatası olmadığı, kalıntının bir kertenkele olduğunu öne sürdüler.
Hindistan ve Myanmar’da yaşan Naga halkına ithafen Oculudentavis naga olarak adlandırılan bu yeni tür, koruma sırasında deforme olmuş tam bir kafatası içeren kısmi bir iskelet ile temsil edilmektedir.
Araştırma ekibini gizemli hayvanın bir dinozor yerine bir kertenkele olduğuna inandıran başlıca ipuçlarından bazıları; pulların varlığı, yuva yerine doğrudan çene kemiğine bağlı dişler, kertenkele benzeri göz yapıları ve ayrıca omuz kemikleri ve bir hokeyi andıran, sürüngenler arasında evrensel olarak bulunan çubuk şeklindeki kafatası kemiği içeriyor olmasıdır.
Yeni çalışmanın ortak yazarı Teksas Sam Houston Eyalet Üniversitesi’nde herpetolog ve biyolojik bilimlerde yardımcı doçent olan Juan Diego Daza, “Gerçekten tuhaf bir hayvan. Bugün sahip olduğumuz diğer kertenkelelerden farklı. Birçok kertenkelenin bu dönemde ortaya çıktığını tahmin ediyoruz, ancak hala modern görünümlerini geliştirmemişlerdi. Bu yüzden bizi kandırabilirler” dedi.
Kehribar Nedir?
Kehribar, çamgiller familyasından bir çam türü olan Pinus succinifera adlı ağacın reçinesinin fosilleşmiş haline verilen isimdir.
Kehribar, yüksek koruma özelliği nedeniyle içine hapsolan tarihöncesi hayvanlar hakkında bilgi sahibi olmamızda en önemli araçtır.
Amorf bir özellik taşıyan kehribar, açık sarıdan kızıl renge doğru koyulaşan renk skalasına sahiptir. Saydam, yarı saydam ve opak olarak görülebilir.
Küçük böcekleri cezbedici özelliği ile böcekleri veya içine gömülmüş yaprak ve diğer kalıntıları hiç bozulmayacak derecede koruma özelliği taşır.
Ağacın türü, bulunduğu bölge ve yaşı kehribarın kalitesini belirleyen etkenlerdir.
Kehribar (amber) günümüzde olmasa da ilk çağlarda tıpta yararlanan bir madde idi. Antik Roma, Çin ve orta çağda solunum yolları rahatsızlığında, cilt rahatsızlıklarında kullanılmaktaydı.
Kadınlarda süs eşyası, tesbih ve kolye gibi eşyaların yapımında ve koku elde etmede kullanılmaktadır.
Dünya’da en iyi kehribarlar yüzde 90 oranında kehribar yataklarına sahip Rusya’da bulunmaktadır.
.