Güneydoğu İran’daki son arkeolojik keşifler, özellikle yaklaşık 5.000 yıl önce gelişen Jiroft Uygarlığı olmak üzere, erken uygarlıklara dair anlayışımızı yeniden şekillendiriyor. Halil Rud Vadisi’nde merkezlenen bu Bronz Çağı toplumu, Doğu Dünyası’nda Mezopotamya’dan önce uygarlığın beşiği olabilecek önemli bir kültür merkezi olarak tanımlandı.
İkiz Konar Sandal Höyükleri, (Twin Konar Sandal Mounds) araştırmacılar için bir odak noktası haline geldi ve Elam yazı sisteminin öncülleri olduğuna inanılan ilkel karakterlerle yazılmış kil ve taş tabletleri ortaya çıkardı. Bu bulgular, Jiroft’un erken yazı ve kentleşme gelişiminde önemli bir rol oynamış olabileceğini ve Mezopotamya’nın bu ilerlemelerin tek doğum yeri olduğu yönündeki uzun süredir devam eden inançlara meydan okuduğunu gösteriyor.
Yüzyılı aşkın bir süredir bilim insanları, uygarlıkların evriminde antik Pers’in önemini kabul ettiler. Ancak, bölgedeki devam eden kazılar sayesinde somut kanıtlar ancak son zamanlarda gün yüzüne çıktı. Başlangıçta tarih öncesi nekropolleri yaygın yağmalardan korumayı amaçlayan arkeolojik çalışmalar, Jiroft halkının teknolojik ve sanatsal başarılarını vurgulayan zengin eserleri ortaya çıkardı.
Arkeolog Yusuf Mecidzade, 2003 yılında Jiroft’ta keşfedilen uygarlığın Sümer şiirinde zenginliğiyle anılan efsanevi Aratta olabileceğini öne sürdü. Ancak bu teori, sağlam tarihsel kanıtlardan yoksundu ve akademik camiadan eleştiri aldı. Diğer uzmanlar, Mezopotamya metinlerinde güçlü bir İran devletiyle olan çatışmalara yapılan atıflar nedeniyle, bu krallığın Marhaşi Krallığı olabileceğini öne sürdü.

Jiroft’tan gelen ikonografinin analizi, olası bir kültürel bağlantıya işaret eden Mezopotamya gelenekleriyle çarpıcı benzerlikler ortaya çıkardı. Boğa ve kartal gibi mitolojik yaratıkların tasvirleri, çoban kral Etana gibi Sümer mitlerini çağrıştırdı. Bazı temsillerde evrensel bir tufana ilişkin motiflerin varlığına dair spekülasyonlar da ortaya çıktı. Jiroft’taki keşifler, Mezopotamya’nın MÖ 3. binyılda uygarlığın tek beşiği olduğu yönündeki geleneksel görüşe meydan okuyor. Sadece on yıldan biraz fazla bir sürede, bu kültürü anlamada önemli ilerlemeler kaydedildi ve bulgular, Jiroft gibi bölgelerin Mezopotamya ile benzer sofistike seviyelere ulaşmış olabileceğini gösteriyor ve bizi tarihi daha geniş bir perspektiften yeniden düşünmeye davet ediyor.
Kerman’ın güneyinde yer alan Halil Rud Vadisi, yüksek dağların arasına sıkışmış palmiye bahçeleriyle karakterize edilen benzersiz coğrafyasıyla dikkat çekiyor. Bu ortam, Ur ve Uruk gibi çağdaş Sümer şehirleriyle rekabet eden dikkat çekici mimari ve heykel eserleri üreten gelişen bir kültüre zemin hazırladı. Konar Sandal höyüklerinde pişirilmemiş tuğla surların ve terasların keşfi, gelişmiş bir kentsel planlama sistemine işaret ederek bölgenin önemini vurgulamaktadır.

Jiroft’un sanatsal üretiminin en büyüleyici yönlerinden biri, çeşitli eserlerde bulunan mimari motiflerdir. Silindir şeklindeki kaseler, yüksek kaideler oluşturan pilastrlı düzenli cephelerin görüntülerini içerirken, kapı ve pencerelerle süslenmiş odaların üzeri bükülmüş arşitravlarla örtülmüştür ve bu da karmaşık bir yapısal tasarım anlayışına işaret etmektedir. Özellikle, bu kaselerin çoğu, klasik Mezopotamya zigguratı kavramını yansıtan, kademeli olarak gerileyen üç veya dört katlı ziggurat benzeri yapıları tasvir etmektedir. Daha sonraki Babil metinlerine göre kutsallığın sembolü olan bir direk veya ‘boynuz’ ile taçlandırılan bu temsiller, Jiroft halkının bu anıtsal yapıların mimari geleneğinde öncü olabileceğini göstermektedir.
Bu dekore edilmiş vazoların yaklaşık olarak MÖ 3100-2600’e tarihlenmesi, Pers steplerinden gelen küçük ziggurat benzeri yapıların Mezopotamya’daki benzer yapılardan önce ortaya çıkmış olabileceği olasılığını artırmaktadır. Bu, Pers’in, Dicle ve Fırat boyunca bulunan tapınak manzaralarının karakteristik özelliği olan bu ‘yapay dağların’ erken bir kaynağı olabileceğini göstermektedir, ancak kesin bağlantılar kurmak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Halil Rud’daki araştırmaya öncülük eden arkeolog Yusuf Mecidzade, heykel için çok uygun bir malzeme olan kloritten yapılmış karmaşık bir şekilde dekore edilmiş taş nesnelerden etkileyici bir koleksiyon oluşturdu. Bu eserler arasında, zamanın sanatsal duyarlılıklarını yansıtan ayrıntılı tasarımlarla süslenmiş vazolar, kaseler, heykelcikler ve ağırlıklar bulunmaktadır. Bu parçalarda sergilenen işçilik, sanatsal ifadeye ve kültürel üretime derinden bağlı bir toplumu ortaya koymaktadır.
Jiroft Uygarlığı’nın en ilgi çekici yönlerinden biri, MÖ 4. binyıla kadar uzanan proto-Elam yazı sistemidir. Tepe Sialk ve Tepe Yahya da dahil olmak üzere çeşitli yerlerde keşfedilen tabletler, İran platosunun erken okuryazarlık için bir merkez olabileceğini göstermektedir. Bu yazıların devam eden çalışması, bölgenin tarihsel önemini daha da aydınlatarak bu antik yazının sırlarını açmayı amaçlamaktadır.
Kazılar devam ederken, Jiroft Uygarlığı antik tarihe dair anlayışımızı yeniden tanımlamaya hazırlanıyor. Halil Rud Vadisi’nde ortaya çıkarılan eserler, yalnızca teknolojik olarak gelişmiş değil, aynı zamanda sanatsal ifade açısından da zengin bir topluma bir bakış sunuyor. Devam eden araştırmalar, Jiroft halkının günlük yaşamlarına, inançlarına ve yönetimine ışık tutmayı ve insan uygarlığı anlatısındaki yerlerini daha da sağlamlaştırmayı vaat ediyor.

Sonuç olarak, Jiroft’taki keşifler sadece arkeolojik bulgular değil; insanlığın geçmiş hikayesinde önemli bir bölümü temsil ediyorlar. Bilim insanları bu antik uygarlığın bulmacasını bir araya getirirken, erken kentsel toplumlar ve onların insanlık tarihine katkıları hakkındaki anlayışımız için sonuçları derindir. Jiroft Uygarlığı, antik kültürlerin karmaşıklığının ve zenginliğinin bir kanıtı olarak duruyor ve bizi uygarlığın kökenlerini yeniden düşünmeye davet ediyor.
Kapak Görseli: Jiroft vazosu, MÖ 2800-2300. Wikipedia
Majidzadeh, Yousef. “The Land of Aratta.” Journal of Near Eastern Studies 35, no. 2 (1976): 105-13.
Desset, Francois. (2014). A new writing system discovered in 3rd millennium bce iran: The konar sandal ‘geometric’ tablets. Iranica Antiqua. 49. 83-109. 10.2143/IA.49.0.3009239.