16 May 2025 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

İstanbul’un İlk Ev Sahipleri Gerçekten Yunanistan’dan Gelen Megaralılar mı?

İstanbul’un ilk kuruluşu denildiği zaman akla ilk gelen çeşitli efsanelerle düzenlenmiş Yunanistan’dan gelen Megaralılara ait hikayelerdir. Tarihsel anlatımlar efsanelerden hoşlanmış olmalı ki bir yer kurulurken, yıkılırken ya da o yerin başına bir şey geliyorken hep bu anlatımlardan yararlanılmıştır.

Bunlara en güzel örneklerden biri Khalkedon bugün ki adıyla Kadıköy’ün “Körler Ülkesi” olması gibi… Kadıköy’ün “Körler Ülkesi” olması hikaye olarak mantığa çokta yatkın değildir. Nitekim insanların tamda hedeflediği verimli toprakların ve bugün kurbağalı dere denilen mevkii de kurulmuş olması hikayenin tam tersine tamamen planlı ve bilinçli bir seçim olduğunu göstermektedir. Nitekim buraya yerleşenlerin burada ki geniş ve verimli topraklarından yararlanmak tarım yapan yerleşikler için oldukça akıllı bir seçimdir. Yerleşimcilerin tarım konusunda tecrübeli oldukları bile düşünülebilir. (Dere kenarında kurulmuş olması sulamayı kolaylaştıracağı da hesaba katılmıştır.)

Khalkedon’ a yerleşenlerin neden karşı yakadaki, Byzantion yerleştiği yeri almadıkları konusunda eleştirilere maruz kalması acaba bu yerde Byzantion da zaten hali hazırda yerleşiklerin olması olduğu gerçeğini örtmek için midir?

İstanbul’un yerleşik düzenini MÖ.675 kadar geç bir tarihe tarihlendirmek! Acaba kasıtlı bir öne çekme midir diye düşünülmelidir. Anadolu’da yakın zamana kadar Neolitik dönemin bulunmadığını söyleyen düşünenler ile İstanbul tarihini öne çekenler aynı kişiler midir? Diye sormak sanırım yanlış olmayacaktır.

Sultanahmet meydanında bulunan insan yüzlü cam boncuk. MÖ. 5 yy.

İstanbul’un ilk yerleşimlerine dair bilgilerimiz her geçen gün artmaktadır. Özellikle son zamanlarda tesadüfen keşfedilen eserlerin buna katkısı oldukça büyüktür. Yenikapı ve Sultanahmet’te alt yapı çalışmaları kapsamında gerçekleştirilen kazılarda İstanbul’un yerleşim tarihini MÖ.6500 neolitik döneme kadar geri götürmüştür.

İstanbul’un sahip olduğu yoğun ve düzensiz yapılaşmanın neticesinde suriçi ve diğer bölgelerde derinlemesine kazılar yapılabilecek alanların olmaması birçok eski yerleşmenin yerinin bulunmasını zorlaştırmıştır.

Ayasofya ve Sultanahmet civarında demir çağına ait bulguların burada yaşamış olduğu ve bu bölgenin esas sahibi olduğu düşünülenler Thrako-Frigler’dir. Byzantion önce Thrakion bu bölgedeydi.

Aya İrini’de gerçekleştirilen kazılarda bulunan gri renkli çanak çömlek parçalarının bu bölgede Byzantion’dan önce yerleşim olduğunun kanıtıdır.

Prof. Dr. Afif Erzen hocamızın da eski bir makalesinde bu kazıların neticeleri hakkında yazdığı makalenin bugüne kadar çok dikkate alınmadığını da özellikle belirtmek isteriz. Tarihi yarımadanın antik Thrakya’nın bir parçası olduğu gerçeğini de hatırlatmakta fayda vardır.

Efsaneler yerine  arkeolojik ve bilimsel bulguların ışığında ilerlemek Dünya tarihinin doğru yazılması için daha güvenilir kaynaklar ve ispatlardır.

Thrako-Frig kökenli halkların erken demir çağı (Mö.1200-1000) Sultanahmet (At meydanı) düzlüğünde Megaralılar gelene değin (MÖ. 7 yy.) bu bölgede yaşıyor olma olasılıkları dikkate alınması gereken önemli bir olasılıktır.

Öne çıkan gelişmeler ışığında İstanbul’un Megaralılardan önce yerleşime sahip olduğu daha derinlemesine çalışılması gereken bir konudur. Zaten böyle bir bölgede daha erken dönemde yerleşim olmaması gibi bir ihtimalin olmayacağı aşikardır.

Bugüne dek gözardı edilen bir başka konuda Byzantion’u kurduğu söylenen komutanla ilgilidir. Yine afif erzen yıllar önce yazdığı makalesinde özellikle bu konuya değinmiş ama gözardı edilmiştir. Afir Erzen Byzas adının Thrak kökenli olduğuna özellikle değinmiştir. Kentin kurucusu olarak aktarılan bu isim Thrak kökenlidir.

Tarihin gerçekleri arkeoloji gibi bir bilimin elleriyle ortaya çıkarma gibi bir yeteneği vardır. Zamanla bu kuruluşun gerçek hikayesini de bizlere yazma fırsatını vereceğine eminim.

Kaynak: Dönmez,Ş. 2017, “Şehr-i Istanbul’un Kuruluş Ezberlerine Arkeoloji Darbesi”, Tarih Dergisi, S:34

 

Banner
Benzer Yazılar

Seyitömer Höyüğü kazılarında 4 bin 500 yıllık urgan parçası bulundu

25 Aralık 2021

25 Aralık 2021

Kütahya’da yer alan Erken Tunç Çağı 2 ve 3’üncü dönemleri ile Roma Dönemi’ne ait yerleşimlerin ortaya çıkarıldığı Seyitömer Höyüğü kazılarında...

Norveç’te muhtemelen Konstantinopolis’ten getirilen nadir bir Bizans altın sikkesi keşfedildi

10 Aralık 2023

10 Aralık 2023

Norveç’in güneyindeki Vestre Slidre belediyesindeki dağları araştıran bir metal dedektörü kullanıcısı, MS 960 civarında Konstantinopolis’te basılan ve İsa Mesih’i tasvir...

19. Yüzyılda Sözde Frenoloji Bilimi Neden Cadıların Kafataslarını İnceledi? Bu ‘Şarlatanlık mı Yoksa Bilim mi?’

31 Ekim 2020

31 Ekim 2020

19. yüzyılda İskoçya’da, Fife merkezli bir antikacı, tartışmalı sözde frenoloji biliminin (insanın özyapısını ve zihinsel yetisini kafatasının dış yapısına, dış...

Homo sapiens ve Neandertal beraber yaşadı mı?

13 Ekim 2022

13 Ekim 2022

Arkeologlar, insan evriminin son halkasını oluşturan Neandertal ile Homo sapiens tarihin herhangi bir anında beraber yaşamış olabilirler mi? Sorusuna cevap...

Tacámbaro’nun çakal adamı heykeli

26 Ocak 2022

26 Ocak 2022

Bir MezoAmerikan uygarlığı olan Tarascan (Purépecha) kültürüne ait ((MS 1400-1521) Tacámbaro’nun çakal adamı heykeli, Instituto Nacional de Antropología e Historia...

Hollandalı balıkçılar, Texel kıyılarında asırlık oyulmuş ahşap kafa heykeli çıkardılar

17 Ağustos 2022

17 Ağustos 2022

Hollanda Wadden Adaları’nın Texel kıyılarında balık ağlarına olağanüstü işçilikle oyulmuş ahşap kafa heykeli takıldı. 1 Ağustos Salı günü, karides teknesi...

Gelin Buketinin Bilinmeyen Tarihi

25 Ocak 2021

25 Ocak 2021

Düğün çiçeklerinin tarihi düşündüğümüzden daha eskidir. Şimdi kullanılmış olan çiçek buketlerinden farklı olsalar bile hemen hemen bütün çiçek buketlerinin amacı...

2 Bin 700 Yıllık Dikilitaş Assur Kralı Sanherip’in Zafer Anıtı mı?

10 Şubat 2021

10 Şubat 2021

Mersin’in Akdeniz ilçesinde 2 bin 700 yıllık dikilitaş hakkında belirsizlik hala sürüyor. Portakal bahçesi içerisinde kalan 9 metre yüksekliğindeki anıtın...

Leuven’de Roma Dönemine Ait Ahşap Su Borusu Gün Yüzüne Çıkarıldı

8 Mayıs 2025

8 Mayıs 2025

Belçika’nın Leuven kentinde sürdürülen inşaat çalışmaları sırasında Roma dönemine ait ahşap bir su borusu ortaya çıkarıldı. Brusselsestraat bölgesinde, yeni bir...

Tanrıça Durga’nın 1200 yıllık heykeli ortaya çıkarıldı

8 Eylül 2021

8 Eylül 2021

Hinduizm’de en üst tanrıça olarak kabul edilen Tanrıça Durga’nın 1200 yıllık heykeli ortaya çıkarıldı. Tanrıça Durga, Hinduizm’de dişil ve yaratıcı...

Eski Bir İnsan Grubu olan Denisovalılar Hakkında Yeni Gelişmeler

15 Kasım 2020

15 Kasım 2020

Şu anda Tibet Budist tapınağı olarak kullanılan dağın kenarındaki Baishiya Karst Mağarası, onlarca bin yıldır Denisovalılar olarak bilinen tarih öncesi...

Karkamış Mühür Evi Buluntuları Geç Hitit Dönemine Işık Tutacak

29 Ekim 2021

29 Ekim 2021

Anadolu Geç Hitit krallıklarından Karkamış Antik Kenti’nde ortaya çıkarılan mühür evi Geç Hitit dönemine ait yeni bilgilere ulaşılmasını sağlayacak. Geçtiğimiz...

Herkül ve Büyük İskender’e bağlı ikiz tapınaklar Sümer şehri Girsu’da keşfedildi

29 Ocak 2024

29 Ocak 2024

Arkeologlar, Irak’ın güneydoğusunda şu anda Tello olarak bilinen bir Sümer şehri olan Girsu’daki kazılar sırasında biri diğerinin üzerine gömülü iki...

Arkeoloji, Eski Afrika Toplumlarının Salgınları Nasıl Yönettiğini Gösteriyor

7 Kasım 2020

7 Kasım 2020

İnsan ırkı belirli dönemlerde büyük salgınlar yaşamıştır. Bunlardan en yıkıcı olanlardan biri şüphesiz Kara Veba (1347-1351), diğeri ise İspanyol Gribi...

Gürcistan’da 1.8 milyon yıllık insan dişi bulundu

9 Eylül 2022

9 Eylül 2022

Gürcistan’ın başkenti Tiflis’in yaklaşık 100 km güneybatısında Orozamni köyü yakınlarında 1.8 milyon yıllık insan dişi bulundu. Gürcü arkeologlar tarafından bulunan...

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]