17 September 2025 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

Anadolu’da Muşki Sorunsalı ve Muşki Seramiği

Muşkiler, Demir Çağı döneminde Anadolu’da yaşamış,  Kafkasyadan gelmiş bir halktır.

Muşkiler yazılı kaynaklara bakıldığında Assur kaynaklarında görülseler de Hitit yazılı kaynaklarında onlarla ilgili bir yazıya rastlanmaması ilginçtir. Acaba Muşki terimi Assur’luların belli bir yargılama kelimesi olabilir mi? sorusunu akıllara getirmektedir.

Bazı yazarlar, Muşkilerin Yunan kaynaklarında geçen Mosçoiler ile aynı halk olduğunu ve bir Gürcü halkı olduğunu iddia etmiştir.  Asur kaynaklarında iki farklı grup Muşki olarak adlandırılmıştır. Biri MÖ. 12 ve 9. yüzyıllar arasında Murat Nehri ile Fırat arasında yaşamış olan “Doğulu Muşkiler”, diğeri ise MÖ 8. ve 7. yüzyıllar arasında Kapadokya ile Kilikya arasında yaşamış olan “Batılı Muşkiler.

Doğulu Muşkiler ile Batılı Muşkiler arasındaki fark kesin değildir, fakat Doğulu Muşkilerin bir kısmının MÖ 10. ve 8. yüzyıllar arasında Kilikya’ya göç ettiği düşünülmektedir. Doğulu veya Batılı Muşki’nin hangi dili konuştuğu hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmese de, bir çeşit Frig, Ermeni, Anadolu veya Gürcü dilini konuştukları tespit edilmiştir.

 Sargon Zamanı Frigler’in Muşkiler İle Olan Bağlantı Teorisi

MÖ 9. yüzyıl başlarıyla MÖ 8. yüzyıl arasında Asur baskılarıyla batıya doğru hareket eden Muşkiler’in daha önce Ege Göçleri ile Anadolu’ya gelen halklarla birleşmiş olmaları büyük bir olasılıktır. Nitekim, bu tarihten sonra Orta Anadolu’da Frigler’in egemenlikleri görülmektedir ki, bu da Muşkiler’in doğudaki etkinlikleri ile aynı zamana denk gelmektedir. Olasılıkla uzun bir süre Batı ve Orta Anadolu’da kalan ve Frigler olarak tanınan Trak budunları bu bölgenin yerel kültürleriyle şekillenirken, MÖ 12. yüzyıldan itibaren Asur’la sürekli çekişmeler içinde olan Muşkiler de doğu kültür değerleriyle yoğrulmuşlardır. Bu olgu, Frig sanatında görülen belirli yöresel farklılıkların da kaynağı olmuştur. Buna ek olarak, Anadolu’da boyalı seramiklerin üretimiyle eşzamanda başlayan Demir çağı yerleşimlerinin MÖ 9. yüzyıldan erkene gitmemesinin nedeni de, yine Muşkiler’in batıya hareketi ve siyasi birliğini yeniden oluşturma yönündeki süreciyle ilgili olmalıdır. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda Frig ve Muşkiler’in aynı halk ve devlet olduklarını; batılı komşuları tarafından Frigler, doğulular tarafından ise Muşkiler olarak tanındıklarını, MÖ 8. yüzyılın son çeyreğinde kralları Mita ya da Midas döneminde en parlak dönemlerini yaşadıklarını düşünmektedirler.

Kral Sargon II. ye ait MÖ.713 kil mühür

Elazığ Yöresinde Kazılar ve Muşkiler Sorunu

Önce Keban ve sonra da Karakaya baraj gölü  alanlarında  yapılan  kurtarma  kazıları ile  bunlarla  ilişkili  yüzey  araştırmaları,  son 20 yılda Elazığ yöresini Anadolu’nun arkeolojik yönden en iyi araştırılmış bölgesi durumuna getirmiştir

Hitit imparatoru I. Suppiluliuma’ya ilişkin yazılı belgelerde bir krallık olarak beliren, IV. Tudhalia zamanında ise tümüyle Hitit İmparatorluğu’na bağlanan ve İşuvva denen bu yörede 2.  Bin yılda Hurri kökenli bir halkın oturduğu iyi bir biçimde bilinmektedir

Hitit İmparatorluk çağı ya da bir başka deyişle Son Tunç II döneminde bölge kültürünün pek çok yönüyle Hititleştiğini göstermektedir. Örneğin bu dönemin bölge seramiğini, gerek teknik ve gerekse biçim açısından Orta ve Güney Anadolu’nun büyük Hitit merkezlerinde bulunanlardan ayırt etmek hemen hemen olanaksızdır.

Prof. Dr. Veli Sevin tarafından belirlenmiş Muşki seramik çizimleri

Buna karşılık Hitit İmparatorluk Çağı ile Çağdaş merkezlerin hemen tümünde, söz konusu iskan yerlerinin yıkılışını izleyen yıllarda,  eğer ıssızlaşmamışsa,  farklı özellikleriyle dikkati çeken yeni kültür elemanlarının ortaya çıkmasına tanık olundu. Bunlardan en   belirgini  ise,  2.  binyılın  erken  dönemlerinde  bölgede  hiç  görülmeyen   yeni  bir  seramik  türünün  yaygın  bir  biçimde   kullanıma   girmiş   oluşudur.  Eskinin çok hızlı dönen çarkının aksine, hemen daima elde ya da çok ağır dönen bir çarkta yapılmış.

Çoğu kez koyu kırmızı ya da kahverenginde kalın bir astarla kaplanmış ve iyi açkılanmış olan bu seramiklerin en belirgin özelliği,  keskin profilli çanaklar ve çömleklerin ağız kenarlarından boyun ya da omuzlarına değin uzanan kesimlerinin yatay yivlerle bezenmiş oluşudur.

  Keskin profilli çanaklar.

 

Bölgede ilk kez karşılaşılan ve kimi değişimlere uğrayarak MÖ 8. yüzyılın içlerine  dek  kullanılacak   olan bu  türde  seramiği,  az önce sözünü ettiğimiz, Hitit İmparatorluk Çağı’nın çok hızlı dönen bir çarkta biçimlendirilmiş ve ince astarlı kaplarıyla teknik ve biçim açısından kıyaslamaya  olanak  yoktur.  Fırat ırmağının  batı  kıyısından   uzaklaştıkça  giderek   azalan   ve   Orta   Anadolu’ya   tümüyle   yabancı olan bu  türün  Elazığ  bölgesinde  yoğun   olarak   kullanıldığı   anlaşılmaktadır.

Bu karşılaştırmadan anlaşılacağı üzere,  Elazığ-Malatya yöresinde Erken Demir Çağ malzemesi veren höyüklerin sayısı, kuşkulu olanlar bir yana bırakılsa bile, Son Tunç II malzemesi verenlere kıyasla % 50 oranında bir artış göstermektedir.  Bu durum Erken Demir Çagı’nda nüfusun da artmış olabileceği yolunda bir kanıt olarak değerlendirilebilir.

Görülüyor ki, hem yazılı belgeler ve hem de arkeolojik bulgular, söz konusu tarihlerde Elazığ yöresinin bölgeye yabancı bir halkın göçlerine sahne olduğuna işaret etmektedirler.

Burada genel ya da daha rağbet bulmuş inanışın aksine, MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına ilişkin Asur yazılı belgelerinde karşımıza çıkan Muşkulu Mita’nın Frig  kralı  Midas ile eşitliği görüşünden yola çıkarak, bu halkın, MÖ 1200 yıllarındaki büyük göçler sırasında, tüm öteki Thrak kabileleri gibi, Boğazlar  üzerinden  Anadolu’ya girip, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya değin uzanmış olabilecekleri savını ileri sürmek doğru değil. Çünkü Erken Demir Çağı’nda Elazığ yöresinde yoğun olarak beliren yeni seramik geleneğinin batı dünyası ile hiçbir ilişkisi olmadığı açıktır. Buna karşılık bu türde seramik Transkafkasya’da, ünlü Urartu merkezi Karmir-Blur’un Urartu öncesi tabakasında bol miktarda bulunmuş, Transkafkasya’daki Şeytan dağı ile Doğu Gürcistan’daki 2. binyılın ikinci yarısı ve 1.binyilin başlarina tarihlenen kimi merkezlerde ve Erzurum yöresindeki Güzelova ile Pulur’da ele geçmiştir. Aynı şekilde Kuzeybatı İran’da, Urmiye Gölü’nün güney kiyısındaki Geoy Tepe’nin A katında ve son olarak da Van Gölü’nün güneydoğu kıyısı üzerindeki Dilkaya Höyüğü nekropolünde saptanmıştır. Hatta son olarak Toros Dağları’nın güneyinde, Adıyaman yakınlarındaki Tille Höyüğü’nde de yivli seramiğin varlığı belirlenmiştir.

Bu türde seramiğin kullanım alanı kuzeyde Erzurum çevresi ve Transkafkaya, güneyde Urmiye Gölu’nün batı kıyıları ve Adıyaman yöresi, batıda Fırat Irmağı ile sınırlı kalmaktadır.

Bu verilerden yola çıkarak,  2.binyilin son yüzyılları içinde bir  yandan,  büyük çaplı olarak  Kuzeybatı İran,  öte  yandan da, daha  küçük  çaplı  olmak  üzere  Doğu  Anadolu’yu  etkisi  altına alan Hint-Avrupa kökenli bir göç hareketinin  varlığı  kabul edilebilir. İşte Asur kralı I. Tuku1ti-apil-Eşarra’nın MÖ 12. Yüzyılın ortalarından beri Alzi’de oturduklarinı bildirdiği Muşkiler’in de Elaziğ yöresine bu göçler sirasında, ayrı bir kol halinde kuzeyden indikleri düşünülebilir. Çünkü yukarıda da değinmiş olduğumuz gibi bir devlet olarak tarih sahnesine çıkışları MÖ 8. yüzyılın başlarından daha öteye gidemeyen Frigleri, MÖ12. yüzyılda Elazığ, MÖ 9. yüzyılın başlarında da Yukarı Dicle bölgesinde karşımıza çıkan Muşkilerle eşit gösterebilecek inandırıcı hiçbir kanıta sahip degiliz. Buna  karşı1ık,  Asur belgelerine göre MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında batıda Tabal ülkesi civarı ve Que bölgesinin kuzeyinde ortaya çıkan Mita önderliğindeki Muşkiler’i, bir yandan Urartu, öte yandan da Assur baskısıyla batiya doğru göç etmiş ve bu yeni yöre kültürünü özümsemiş bir grup Doğu Muşkili olarak benimsemek akla daha yatkın görünmektedir.

SEVİN, V.  1998, ‘‘Elazığ Yöresi Erken Demir Çağı Muşkiler Sorunu’’, s.51-65 , makalesinden alınmıştır.

Banner
Benzer Yazılar

M.Ö. 8000 Yılında Çatalhöyük İnsanı Ne Yiyor Ne İçiyordu?

11 Kasım 2020

11 Kasım 2020

Yerleşik kültürün ilk örneği olan Çatalhöyük’de M.Ö. 8000 yılında yaşayan insanlar ne yiyor ne içiyordu? Bu sorunun cevabını Max Planck...

Viking Kadınlarında Keşfedilen Üç Garip Kafatası Modifikasyonu

1 Nisan 2024

1 Nisan 2024

Son yıllarda araştırmalar Viking Çağı’nda kalıcı vücut modifikasyonu için kanıtlar sağladı. Bu araştırmaların sonuncusu, Baltık Denizi’ndeki Gotland adasından kafatasları uzatılmış...

Lublin kırsalında şaşırtıcı bir keşif! Mısır ve Roma tanrılarının antik figürinleri bulundu

8 Mayıs 2023

8 Mayıs 2023

Mısır tanrısı Osiris’i tasvir eden iki antik figürin ve Roma tanrısı Bacchus’un bir büstü, Polonya’nın Lublin kentinin Opole bölgesinde bulundu....

Tarihte kaybolmayan dünyanın en eski yazı sistemi “Kehanet Kemik Yazıtları”

5 Haziran 2023

5 Haziran 2023

“Jiaguwen” veya kehanet kemik yazıtları, insanların bugün kullandıkları Çince karakterlerin kaynağının yanı sıra en eski tam gelişmiş yazı karakterlerini taşıdığı...

Tarihin En Acımasız Türk ve Kadın Düşmanı ve Onun Şatosu

19 Aralık 2020

19 Aralık 2020

Acımasızlık, kan ve vahşetin esiri olmuş hükümdarlar tarihin her döneminde olagelmiştir. Yaptığı acımasız ve zalim işkenceler ile adı hiç silinmeyen,...

Kahire’den Mekke’ye giden Darb al-Hajj rotasında keşfedilen büyü ritüellerinde kullanılan eserler

11 Eylül 2023

11 Eylül 2023

1990’larda Kahire’den Mekke’ye giden eski Darb al-Hajj rotasında bulunan eserler, yeni yayınlanan bir araştırmaya göre büyü ritüellerinde kullanılmış olabilir. İsrail Eski Eserler...

Theopetra Mağarasında ki Yeni Bulgular Yunanistan’ın Neolitik Çağına Işık Tutuyor

14 Ekim 2020

14 Ekim 2020

Yunanistan’ın Teselya bölgesinde bulunan Theopetra Mağarası Kalambaka şehrinin 3 km güney doğusunda yer alan mağara, bir kalker oluşumudur. Kireçtaşı kayanın...

Ayanis Kalesi’nde ilk kez Urartulara ait çöplük alanı ortaya çıkarıldı

3 Eylül 2022

3 Eylül 2022

Van Tuşpa sınırlarında Urartu Krallığı’nın görkemli yapılarından biri olan Ayanis Kalesi’nde devam eden kazılarda ilk kez Urartulara ait çöplük alanı...

Madavans Mağaraları Dünyaya Tanıtılacak

6 Nisan 2021

6 Nisan 2021

Bitlis kent merkezine 65 km. uzaklıkta bulunan Ahlat, Selçuklu dönemine ait her biri sanat eseri niteliğindeki mezar taşları ile tanınmaktadır....

Sular Çekilince Şok Edici Görüntüler Ortaya Çıktı

7 Şubat 2021

7 Şubat 2021

Barajların suları çekilince, sular altında kalan yerleşim yerlerinin kalıntıları bir bir gün yüzüne çıkıyor. Kurak geçen yıllarda barajların suları azalınca...

Pakistan’daki Swat Butkara Bölgesinde Madeni Paralar ve Kharosthi Yazıtları da Dahil 2.000 Yıllık Eserler Bulundu

15 Şubat 2025

15 Şubat 2025

Pakistan’ın Swat kentindeki Mingora yakınlarında bulunan Butkara Stupası’nda yapılan kazılarda, iki bin yıllık sikkeler, çanak çömlekler ve Kharosthi yazısıyla yazılmış...

Çivril’deki 1000 yıllık balballar, Türk medeniyetinin ve inanç sisteminin izlerini taşıyor

1 Nisan 2024

1 Nisan 2024

Denizli’nin Çivril ilçesindeki Özdemirci Mezarlığı’ndaki balballar, tarih meraklılarının ve arkeologların ilgisini çekmeye devam ediyor. Yaklaşık 1000 yıllık bir geçmişe sahip...

Kibyra Antik Kenti’nin yuvarlak planlı çeşme yapısının restorasyonu tamamlandı

26 Aralık 2022

26 Aralık 2022

Burdur’un Gölhisar ilçesinde yer alan Kibyra Antik Kenti’nin tamamen yıkık halde bulunan yuvarlak planlı çeşmesi altı yıl süren zorlu restorasyon...

İtalya’da keşfedilen 7.000 yıllık kanolar, Akdeniz’de denizcilik teknolojisinin erken gelişimini gösteriyor

21 Mart 2024

21 Mart 2024

İtalya’nın başkenti Roma’nın yaklaşık 30 km kuzeybatısındaki Neolitik (Geç Taş Devri) göl kıyısındaki La Marmotta köyünde 7.000 yaşında olduğu tahmin...

Akdeniz Sularında Batan Gazze Batığında 1100 Yıllık Zeytin Çekirdekleri Keşfedildi

13 Mart 2025

13 Mart 2025

1100 yıl önce Gazze’den yola çıkan ve Antalya kıyılarında yakalandığı fırtınada sulara gömülen Gazze batığında 1100 yıllık zeytin çekirdeklerini ortaya...

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]