10 December 2025 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

Anadolu’da Muşki Sorunsalı ve Muşki Seramiği

Muşkiler, Demir Çağı döneminde Anadolu’da yaşamış,  Kafkasyadan gelmiş bir halktır.

Muşkiler yazılı kaynaklara bakıldığında Assur kaynaklarında görülseler de Hitit yazılı kaynaklarında onlarla ilgili bir yazıya rastlanmaması ilginçtir. Acaba Muşki terimi Assur’luların belli bir yargılama kelimesi olabilir mi? sorusunu akıllara getirmektedir.

Bazı yazarlar, Muşkilerin Yunan kaynaklarında geçen Mosçoiler ile aynı halk olduğunu ve bir Gürcü halkı olduğunu iddia etmiştir.  Asur kaynaklarında iki farklı grup Muşki olarak adlandırılmıştır. Biri MÖ. 12 ve 9. yüzyıllar arasında Murat Nehri ile Fırat arasında yaşamış olan “Doğulu Muşkiler”, diğeri ise MÖ 8. ve 7. yüzyıllar arasında Kapadokya ile Kilikya arasında yaşamış olan “Batılı Muşkiler.

Doğulu Muşkiler ile Batılı Muşkiler arasındaki fark kesin değildir, fakat Doğulu Muşkilerin bir kısmının MÖ 10. ve 8. yüzyıllar arasında Kilikya’ya göç ettiği düşünülmektedir. Doğulu veya Batılı Muşki’nin hangi dili konuştuğu hakkında neredeyse hiçbir şey bilinmese de, bir çeşit Frig, Ermeni, Anadolu veya Gürcü dilini konuştukları tespit edilmiştir.

 Sargon Zamanı Frigler’in Muşkiler İle Olan Bağlantı Teorisi

MÖ 9. yüzyıl başlarıyla MÖ 8. yüzyıl arasında Asur baskılarıyla batıya doğru hareket eden Muşkiler’in daha önce Ege Göçleri ile Anadolu’ya gelen halklarla birleşmiş olmaları büyük bir olasılıktır. Nitekim, bu tarihten sonra Orta Anadolu’da Frigler’in egemenlikleri görülmektedir ki, bu da Muşkiler’in doğudaki etkinlikleri ile aynı zamana denk gelmektedir. Olasılıkla uzun bir süre Batı ve Orta Anadolu’da kalan ve Frigler olarak tanınan Trak budunları bu bölgenin yerel kültürleriyle şekillenirken, MÖ 12. yüzyıldan itibaren Asur’la sürekli çekişmeler içinde olan Muşkiler de doğu kültür değerleriyle yoğrulmuşlardır. Bu olgu, Frig sanatında görülen belirli yöresel farklılıkların da kaynağı olmuştur. Buna ek olarak, Anadolu’da boyalı seramiklerin üretimiyle eşzamanda başlayan Demir çağı yerleşimlerinin MÖ 9. yüzyıldan erkene gitmemesinin nedeni de, yine Muşkiler’in batıya hareketi ve siyasi birliğini yeniden oluşturma yönündeki süreciyle ilgili olmalıdır. Bütün bu değerlendirmeler sonucunda Frig ve Muşkiler’in aynı halk ve devlet olduklarını; batılı komşuları tarafından Frigler, doğulular tarafından ise Muşkiler olarak tanındıklarını, MÖ 8. yüzyılın son çeyreğinde kralları Mita ya da Midas döneminde en parlak dönemlerini yaşadıklarını düşünmektedirler.

Kral Sargon II. ye ait MÖ.713 kil mühür

Elazığ Yöresinde Kazılar ve Muşkiler Sorunu

Önce Keban ve sonra da Karakaya baraj gölü  alanlarında  yapılan  kurtarma  kazıları ile  bunlarla  ilişkili  yüzey  araştırmaları,  son 20 yılda Elazığ yöresini Anadolu’nun arkeolojik yönden en iyi araştırılmış bölgesi durumuna getirmiştir

Hitit imparatoru I. Suppiluliuma’ya ilişkin yazılı belgelerde bir krallık olarak beliren, IV. Tudhalia zamanında ise tümüyle Hitit İmparatorluğu’na bağlanan ve İşuvva denen bu yörede 2.  Bin yılda Hurri kökenli bir halkın oturduğu iyi bir biçimde bilinmektedir

Hitit İmparatorluk çağı ya da bir başka deyişle Son Tunç II döneminde bölge kültürünün pek çok yönüyle Hititleştiğini göstermektedir. Örneğin bu dönemin bölge seramiğini, gerek teknik ve gerekse biçim açısından Orta ve Güney Anadolu’nun büyük Hitit merkezlerinde bulunanlardan ayırt etmek hemen hemen olanaksızdır.

Prof. Dr. Veli Sevin tarafından belirlenmiş Muşki seramik çizimleri

Buna karşılık Hitit İmparatorluk Çağı ile Çağdaş merkezlerin hemen tümünde, söz konusu iskan yerlerinin yıkılışını izleyen yıllarda,  eğer ıssızlaşmamışsa,  farklı özellikleriyle dikkati çeken yeni kültür elemanlarının ortaya çıkmasına tanık olundu. Bunlardan en   belirgini  ise,  2.  binyılın  erken  dönemlerinde  bölgede  hiç  görülmeyen   yeni  bir  seramik  türünün  yaygın  bir  biçimde   kullanıma   girmiş   oluşudur.  Eskinin çok hızlı dönen çarkının aksine, hemen daima elde ya da çok ağır dönen bir çarkta yapılmış.

Çoğu kez koyu kırmızı ya da kahverenginde kalın bir astarla kaplanmış ve iyi açkılanmış olan bu seramiklerin en belirgin özelliği,  keskin profilli çanaklar ve çömleklerin ağız kenarlarından boyun ya da omuzlarına değin uzanan kesimlerinin yatay yivlerle bezenmiş oluşudur.

  Keskin profilli çanaklar.

 

Bölgede ilk kez karşılaşılan ve kimi değişimlere uğrayarak MÖ 8. yüzyılın içlerine  dek  kullanılacak   olan bu  türde  seramiği,  az önce sözünü ettiğimiz, Hitit İmparatorluk Çağı’nın çok hızlı dönen bir çarkta biçimlendirilmiş ve ince astarlı kaplarıyla teknik ve biçim açısından kıyaslamaya  olanak  yoktur.  Fırat ırmağının  batı  kıyısından   uzaklaştıkça  giderek   azalan   ve   Orta   Anadolu’ya   tümüyle   yabancı olan bu  türün  Elazığ  bölgesinde  yoğun   olarak   kullanıldığı   anlaşılmaktadır.

Bu karşılaştırmadan anlaşılacağı üzere,  Elazığ-Malatya yöresinde Erken Demir Çağ malzemesi veren höyüklerin sayısı, kuşkulu olanlar bir yana bırakılsa bile, Son Tunç II malzemesi verenlere kıyasla % 50 oranında bir artış göstermektedir.  Bu durum Erken Demir Çagı’nda nüfusun da artmış olabileceği yolunda bir kanıt olarak değerlendirilebilir.

Görülüyor ki, hem yazılı belgeler ve hem de arkeolojik bulgular, söz konusu tarihlerde Elazığ yöresinin bölgeye yabancı bir halkın göçlerine sahne olduğuna işaret etmektedirler.

Burada genel ya da daha rağbet bulmuş inanışın aksine, MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısına ilişkin Asur yazılı belgelerinde karşımıza çıkan Muşkulu Mita’nın Frig  kralı  Midas ile eşitliği görüşünden yola çıkarak, bu halkın, MÖ 1200 yıllarındaki büyük göçler sırasında, tüm öteki Thrak kabileleri gibi, Boğazlar  üzerinden  Anadolu’ya girip, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya değin uzanmış olabilecekleri savını ileri sürmek doğru değil. Çünkü Erken Demir Çağı’nda Elazığ yöresinde yoğun olarak beliren yeni seramik geleneğinin batı dünyası ile hiçbir ilişkisi olmadığı açıktır. Buna karşılık bu türde seramik Transkafkasya’da, ünlü Urartu merkezi Karmir-Blur’un Urartu öncesi tabakasında bol miktarda bulunmuş, Transkafkasya’daki Şeytan dağı ile Doğu Gürcistan’daki 2. binyılın ikinci yarısı ve 1.binyilin başlarina tarihlenen kimi merkezlerde ve Erzurum yöresindeki Güzelova ile Pulur’da ele geçmiştir. Aynı şekilde Kuzeybatı İran’da, Urmiye Gölü’nün güney kiyısındaki Geoy Tepe’nin A katında ve son olarak da Van Gölü’nün güneydoğu kıyısı üzerindeki Dilkaya Höyüğü nekropolünde saptanmıştır. Hatta son olarak Toros Dağları’nın güneyinde, Adıyaman yakınlarındaki Tille Höyüğü’nde de yivli seramiğin varlığı belirlenmiştir.

Bu türde seramiğin kullanım alanı kuzeyde Erzurum çevresi ve Transkafkaya, güneyde Urmiye Gölu’nün batı kıyıları ve Adıyaman yöresi, batıda Fırat Irmağı ile sınırlı kalmaktadır.

Bu verilerden yola çıkarak,  2.binyilin son yüzyılları içinde bir  yandan,  büyük çaplı olarak  Kuzeybatı İran,  öte  yandan da, daha  küçük  çaplı  olmak  üzere  Doğu  Anadolu’yu  etkisi  altına alan Hint-Avrupa kökenli bir göç hareketinin  varlığı  kabul edilebilir. İşte Asur kralı I. Tuku1ti-apil-Eşarra’nın MÖ 12. Yüzyılın ortalarından beri Alzi’de oturduklarinı bildirdiği Muşkiler’in de Elaziğ yöresine bu göçler sirasında, ayrı bir kol halinde kuzeyden indikleri düşünülebilir. Çünkü yukarıda da değinmiş olduğumuz gibi bir devlet olarak tarih sahnesine çıkışları MÖ 8. yüzyılın başlarından daha öteye gidemeyen Frigleri, MÖ12. yüzyılda Elazığ, MÖ 9. yüzyılın başlarında da Yukarı Dicle bölgesinde karşımıza çıkan Muşkilerle eşit gösterebilecek inandırıcı hiçbir kanıta sahip degiliz. Buna  karşı1ık,  Asur belgelerine göre MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında batıda Tabal ülkesi civarı ve Que bölgesinin kuzeyinde ortaya çıkan Mita önderliğindeki Muşkiler’i, bir yandan Urartu, öte yandan da Assur baskısıyla batiya doğru göç etmiş ve bu yeni yöre kültürünü özümsemiş bir grup Doğu Muşkili olarak benimsemek akla daha yatkın görünmektedir.

SEVİN, V.  1998, ‘‘Elazığ Yöresi Erken Demir Çağı Muşkiler Sorunu’’, s.51-65 , makalesinden alınmıştır.

Banner
Benzer Yazılar

Buzların İçinde Bulunan Kadın Altay Prensesi Miydi Yoksa Bir Şaman Mı?

1 Haziran 2021

1 Haziran 2021

1993 yılında Rus arkeolog Natalya Polosmak ve ekibi, Rusya’nın Altay Dağları bölgesinde, Çin sınırına yakın Ukok Platosu’nda eski bir mezar...

Arkeologlar Çin’in İlk İmparatorunun Mozolesinde Bir Terracotta Komutan ve Savaşçıyı Ortaya Çıkardı

12 Ocak 2025

12 Ocak 2025

Arkeologlar, Çin’deki ünlü Terracotta Ordusu sahasında üst düzey bir askeri komutanı tasvir eden 2 bin yıllık nadir bir heykel ortaya...

Leicester Katedrali kazılarında 1800 yıllık Roma tapınağı kalıntılarına ulaşıldı

7 Mart 2023

7 Mart 2023

Leicester Üniversitesi arkeologlarının gerçekleştirdiği kazılarda, Leicester Katedrali’nin bulunduğu alanın yaklaşık 1.800 yıl önce ibadet ve dini gözlem için kullanıldığına dair...

Arkeologlar, Alfabenin Kayıp Halkasını Buldular

15 Nisan 2021

15 Nisan 2021

Yazı, uygarlık tarihinin başlangıcı olarak kabul edilir. Ekonomik hayatın bir sonucu olarak ortaya çıkan yazı, Mezopotamya halklarından Sümerliler tarafından bulunmuş...

Hititli Matiya Hitit Tarihine Işık Tutacak

7 Eylül 2021

7 Eylül 2021

Günümüz Türkiye ve Suriye sınırları içerisinde yer alan Karkamış Antik Kenti, Asur, Hitit, Mitanni ve Mısır için stratejik konuma sahip...

Arkeologlar Punt Ülkesini (Tanrı’nın Ülkesi) Bulabilmek İçin 3300 Yıllık Mumyaları Araştırıyor

17 Aralık 2020

17 Aralık 2020

Eski Mısırlılar canlı babun ve tütsü gibi egzotik malları elde edebilmek için kilometrelerce yol katettiler. Punt diyarı yani Tanrı’nın ülkesini...

İranlı arkeologlar, Doğu İran’da erken idari yönetimin ilk kanıtını keşfettiler.

21 Haziran 2022

21 Haziran 2022

İranlı arkeologlar, İran’ın doğusundaki Horasan eyaletinde 6.000 yıl önce yaşayan insanlar hakkında yeni bilgiler sağlayacağını düşündükleri erken idari yönetimin ilk...

Oluz höyük dinsel kökleri ile şaşırtmaya devam ediyor

15 Şubat 2021

15 Şubat 2021

Amasya Oluz Höyük kazıları devam ediyor. Prof. Dr. Şevket Dönmez başkanlığında yürütülen Oluz Höyük kazıları ile Anadolu dinsel kökler ile...

Antalya’da Roma dönemi taşları yurtdışına çıkarmak isteyen turiste istenilen ceza belli oldu

5 Ekim 2023

5 Ekim 2023

Geçtiğimiz günlerde Antalya Havalimanı’nda yapılan kontrollerde çantasında Roma Dönemine ait taşlar bulunan Belçikalı turist Kim Mergits için istenilen ceza belli...

Danimarka’da 5000 yıl önce insan kurban edildiğine dair kanıtlar bulundu

24 Aralık 2022

24 Aralık 2022

Arkeologlar, Danimarka’da 5000 yıl önce insan kurban edildiğine dair kalıntılara ulaştılar. İnsan kurban edilmiş olabileceğini gösteren iskelet kalıntıları, Danimarka’nın Zelanda...

Kral Arthur’un efsanevi kılıcına benzeyen eşsiz ‘Excalibur’ kılıcının İslami kökenlere sahip olduğu ortaya çıktı

29 Nisan 2024

29 Nisan 2024

Araştırmacıların konumu nedeniyle ‘Excalibur’ adını taktığı ve Kral Arthur’un efsanevi kılıcıyla benzerlikler taşıyan tarihi kılıcın gizemi nihayet çözüldü. Demir kılıç,...

Anadolu’nun Ticari Sırları: Nadir Bir Neolitik Obsidiyen Ayna Üretim Merkezi’nin Açığa Çıkarılması

26 Şubat 2025

26 Şubat 2025

Son zamanlarda yapılan bir çalışma, Anadolu’daki önemli bir arkeolojik alan olan Tepecik Çiftlik’te bulunan obsidyen aynaların üretim ve kullanımını araştırmak...

Tripolis kazılarında altı yıl önce gövdesi bulunan heykelin başı ortaya çıkarıldı

20 Kasım 2024

20 Kasım 2024

Helenistik dönemde Apollonia ismiyle kurulan ve daha sonra Tripolis ismiyle anılan antik kentte yapılan kazılarda altı yıl önce bir heykelin...

Brüksel metro hattındaki çalışmalar ikinci şehir duvarının kalıntılarını ortaya çıkardı

19 Nisan 2023

19 Nisan 2023

Belçika’nın başkenti Brüksel’deki yeni metro hattı-3 inşaat çalışmaları, ikinci sur duvarının bir kısmını ve yarım daire biçimli kulelerinden birini ortaya...

Assos’ta mezar hediyesi 2 bin yıllık düdük keşfedildi

18 Ekim 2022

18 Ekim 2022

Çanakkale Ayvacık ilçesinde yer alan Assos Ören Yeri’nde Roma döneminde çocuk mezarlarına konulan pişmiş topraktan yapılmış düdük keşfedildi. 2 bin...

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]