Prof. Dr. Andreas Schachner, Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa’daki Yerkapı tünelinde keşfedilen boyalı hiyerogliflerin Hitit dünyasında yeni bir sayfa açtığını söyledi.
Mardin Artuklu Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Genç tarafından 2022 yılında keşfedilen boyalı hiyeroglifler, Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği Kültür ve Tanıtma Müşavirliği’nde düzenlenen bir konferansta tanıtıldı.
Konferansa Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden Hattuşa Kazı Başkanı Prof. Dr. Andreas Schachner ve çok sayıda katılımcı katıldı.
Konferansın ardından AA muhabirine konuşan Prof. Dr. Schachner, 2020-2023 yıllarında Boğazköy’de yapılan kazılarda bulunan boyalı Anadolu hiyerogliflerinin keşfini tanıtmaya çalıştıklarını söyledi.
Bunun Türkiye, Almanya ve İtalya’nın ortak çalışması olduğunu belirten Schachner, “Hiyerogliflerin resmedilmiş olması Hitit dünyasında yeni bir sayfa açıyor. Çünkü bu boyalı hiyeroglifleri şimdiye kadar görmemiştik. Küçük bir alanda bir şey vardı, ancak bu tür 250 hiyeroglifin keşfi bizim için tamamen farklı bir dünyanın kapılarını açtı.”
Schachner, bu keşifle Hititlerde yazının kullanımında farklı yönler olduğunu da gördüklerini belirterek şunları söyledi:
“Şimdiye kadar daha çok Hitit çivi yazılı metinlerinden çalışıyorduk ancak toplu alanlarda da yazı sisteminin olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda Anadolu’ya özgü bir yazı sistemidir. Biz buna Anadolu Hiyeroglifleri diyoruz. Böylece bu iki sistemin paralel çalıştığını görüyoruz. Bu, Hitit dünyasını anlamamızı sağlayan büyük bir yenilik.”
Hattuşa’daki çalışmalarının devam ettiğini belirten Schachner, “Yazıtlarda ne yazdığını hemen hemen anladık. Şimdi şehir için ne anlama geldiğini biraz daha detaylı araştıracağız, bunu öğrenmeye çalışacağız. Tabii bir de sistemli bir şekilde yayınlama işi var. Ancak diğer yönlerden Hattuşa’daki kazılar her yıl devam ediyor. Her zaman yeni keşifler olasılığı var.”
İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Metin Alparslan, Anadolu hiyerogliflerinin boya ile taş üzerine uygulanmasının çok fazla örneği olmadığına dikkat çekerek, “Şimdiye kadar Sivas civarında çok küçük bir alanda örneğimiz vardı. Şimdi bu örnek bize taşlara daha fazla dikkat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Büyük olasılıkla, şimdi açıkta kalan duvarların taşlarında bu tür işaretler vardı. Ancak bugüne kadar hayatta kalamadılar. Bundan sonraki kazılarda buna özel önem vereceğiz ve çalışmalarımızı buna göre yürüteceğiz” dedi.