Bereketli toprakları, Doğu Akdeniz kara ve deniz ticaretinin önemli kesişme noktası M. Ö. 2 bin yılında varlığı görülen Mukiş Krallığı’nın başkenti Alalah’ın günümüzdeki adı ile Aççana Höyük’te 2021 kazılarına başlandı.
Her ne kadar stratejik bir coğrafi bölgede olması Mukiş Krallığı’nı güçlü ve önemli bir krallık yapsa da bu özelliği dönemin diğer güçlü devletlerin himayesinde yaşamasını da beraberinde getirmiştir.
Mukiş Krallığı’nın toprakları dönemin süper gücü Mısır’ın bile iştahını kabartmıştır.
Mukiş, Yamhad, Mitanni, Hitit İmparatorluğu’nun vassal devleti olarak varlığını sürdürmüştür.
Alalah Antik Kenti (Aççana Höyük) Batı’da Amanos ve Doğu’da Kurd Dağları ile çevrili Amik Ovası içinde yer almaktadır.
İngiliz arkeolog Leonard Woolley tarafından 1930’lu yıllarda kazı çalışmalarının başladığı Aççana höyükte, 2021 sezon kazıları Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Murat Akar başkanlığında devam ediliyor.
Aççana höyük Kazı Başkanı Doç. Dr. Murat Akar, AA muhabirine Alalah’ın, Amik Ovası’nda Tunç Çağı’na ait izlerin açığa çıkartılabileceği en önemli arkeolojik yerleşimlerden biri olduğunu söyledi.
Tarihi 4 bin yıl öncesine dayanan höyükle ilgili bilgi veren Akar, şöyle konuştu:
“Geç Tunç Çağı büyük imparatorlukların ortaya çıktığı bir dönem. Anadolu’da Hitit İmparatorluğu’nun, güneyde Mısır İmparatorluğu’nun, Fırat ve Dicle ekseninde ise Mitanni İmparatorluğu’nun var olduğu bir dönemdeyiz. Bu dönemde söz konusu büyük imparatorlukların birbirleriyle yaptıkları savaşlar, diplomatik anlaşmalar ve ticari ilişkilerin izlerinin takip edilebildiği en önemli nokta Amik Ovası’dır. Yani Hitit İmparatorluğu da Amik Ovası’nda etkin bir güç olmak istiyor, Mısır ve Mitanni imparatorlukları da. Bunun en büyük nedenlerinden biri Amik Ovası’nın günümüzdeki en önemli özelliklerinden de biri olan tarımsal zenginliği. Burası büyük imparatorluklar için bir besin deposu olarak tanımlayabileceğimiz bir coğrafya.
Bir diğer sebep ise jeopolitik önemi, yani bütün ticaret yolları üzerinde yer alması ve denize olan bağlantısıyla bütün Doğu Akdeniz kültürleriyle etkileşim içerisinde olması. Bu nedenle biz burada yürüttüğümüz çalışmalarda, kentin belli tabakalarında Mitanni İmparatorluğu’nun hakimiyet izlerini görürken sonraki dönemlerde ise kentin Hititler’in kontrolü altına girdiğini görüyoruz.”
Akar, son yıllarda gerçekleştirdikleri antik DNA araştırmalarında, uluslararası çağda şekillenen göç ve ticarete bağlı insan hareketliliği konusunda çok önemli veriler elde ettiklerini bildirdi.
İnsan iskeletlerindeki analizlerde, bireylerin yerel halkı temsil ettiği anlaşıldı.
Şimdiye kadar çok sayıda insan iskeletini incelediklerini ifade eden Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Amik Ovası, Tunç Çağı’nın uluslararası hareketliliğinin merkez noktası ama bizim burada açığa çıkardığımız mezarlarda bulunan insan iskeletlerinin büyük bir kısmında yaptığımız analizlere göre bu bireyler yerel halkı temsil ediyor. Aslında bu bize, bölgenin yerel halkının dönemin uluslararası arenadaki rolü ve önemini gösteriyor ki bu bizim için son derece heyecan verici. Çünkü biz bu çalışmayı yaparken, Geç Tunç Çağı’nın uluslararası hareketliliğinin yaşandığı bu döneme dair şunu sormak istedik; (Aççana Höyük’teki kazılarda açığa çıkardığımız bütün bireyler yerel toplumu tanımlıyorsa yabancılar, örneğin bu bölgeye gelen Hititliler nerede?) Bu da çalışmalarımızın bir kısmını oluşturuyor.”
Bölgede kazıların 21 yıldır sürdüğünü, kazılarla tapınak ve tapınak civarında şekillenen kent dokusunu anlamaya çalıştıklarını belirten Akar, “Çünkü tapınağı ayakta tutmak için ihtiyaç duyulan hizmet yapılarından, işlik ve atölyelere kadar zengin bir veriyi elde edebileceğimiz bir kazı alanındayız. 2012 yılından beri çalışmalarımızı yürüttüğümüz bu alanda, kentin farklı kültür tabakalarındaki gelişimini ve tapınaklarla olan ilişkisini anlamaya çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.