17 May 2025 Gelecek Geçmişin Ürünüdür

Her Devrin Fenomeni, Paranın Enteresan Tarihi

“Paraya dair yazmak onu elde etmekten daha kolaydır; ve onu kazananlar, para hakkında sadece yazmayı başarabilenlere büyük destek verirler.

“Voltaire, Felsefe Sözlüğü (1764)

Paranın tarihine giriş yapmak için Voltaire’nin bu sözü kadar etkili bir giriş olamayacağını düşündüm!

İnsanlık tarihinde çok az fenomen para kadar ilgi odağı olmuş pek çok ahlaki ve dinsel yönden kınanmaya yol açmış, gerek bireyler gerekse devletler arası bu denli şiddetli çekişme ve rekabetin nedeni olmuştur.

Tarih kitapları bize paranın ilk olarak Anadolu topraklarında Lidyalılar tarafından ve yaklaşık 2500 yıl önce icat edildiğini anlatır. Ve bu bilgi hemen hemen herkes tarafından bilinen bir bilgidir. Teknik olarak bu doğru bir bilgi olmakla birlikte, pratikte paranın kökenlerinin Lidyalılardan çok daha geriye doğru uzandığını biliyoruz.

Bu dönemden önce ise çeşitli deniz hayvanlarına ait kabukların ve çeşitli dönemlerde tuz gibi minerallerin kullanıldığı görülüyor. Bir diğer ilginç örnek ise Aztek krallığının uygulaması. Aztekler, uzun dönemler boyunca para olarak kahve çekirdeklerini kullanmış. Kahve çekirdekleri, kahve ağacının zorlu koşullar altında yetiştirilmesi ve hasat edilmesinden dolayı değerli kabul edilmiş.

Değerli metallerin (gümüş, altın gibi…) para gibi kullanımına çok eski kültürlerde rastlamaktayız. Hatta insanların bunları para gibi kullanmakla kalmayıp üstüne üstlük faiz getirisini de bulduklarını görüyoruz.

Mezopotamya kentlerinde tapınaklar, parasal ortam diye adlandırabileceğimiz ilişkiler üzerinde merkezi bir rol oynamaktaydılar. Saygın ve eğitim düzeyi yüksek kuruluşlar olmaları ve zengin gümüş ve altın ambarı sıfatını taşımaları nedeniyle tapınaklar aynı zamanda borç ve ödeme kayıtlarının tutulup saklandığı merkezlerdi. M .Ö . 1823 tarihli bir belgede (British Museum, WA 82279), Sittar kentindeki tanrı Şamaş tapınağındaki bir borç kaydı gösteriliyor:

“lli-kadari oğlu Puzurum, tanrı Samaş’dan 38 1 /16 şekel gümüş almıştır. Şamaş tarafından belirlenen oranda faiz ödeyecektir. Hasat zamanında aldığı gümüşü ve faizini geri verecektir.”

Bu belgede de anlaşılacağı üzere gümüş zaten para yerine kullanılmaya çoktan başlanmıştı. Kral ve tapınaklar ağırlık standartlarını oluşturmakta ve bir dizi durumda yasalar uyarınca ödenecek gümüş miktarlarıyla birlikte -cezalar, faizler, gündelikler ve benzerleri- belirli malların da gümüş cinsinden değerlerini yazıtlar aracılığıyla duyurmaktaydılar. Buna benzer belgeler Hitit döneminde de kayıtlara geçmiştir.

Mısır da Yeni Krallığın geç dönem metinlerinde (yak. M.Ö. 1295-1069) Mezopotamya’dakine benzer biçimlerde -hem doğrudan ödeme aracı yerine geçmesi hem de takasa konu işlemlerdeki belirli malların değerlendirilmesi anlamında-, hangi metallerin para yerine kullanılacağına uygun olarak, standart ağırlıklardan (91 gramlık deben ve bunun onda birine denk düşen kite) sıklıkla söz edilmektedir.

Yeni Krallık döneminden günümüze ulaşmış bir belgede, muhafız Amunmes’in, işçi Penamun’dan 50 deben bakır (yaklaşık 4.55 kg) değerinde bir öküz satın aldığı, ancak yalnızca 5 deben bakırın ödendiği kaydedilmiştir. Hesap, değerleri yine bakır deben cinsinden ifade edilen çeşitli tüketim mallarıyla kapatılmıştır. İç yağı (30 deben), sıvıyağ (5 deben) ve kumaş (10 deben). Bu metin, Krallar Vadisi’ndeki kral mezarlarını süsleyen yetenekli zanaatkarların yaşadığı Teb kenti yakınlarındaki Deyr el-Medine köyünde bulunmuştur.

Söz konusu sistemde almanın ve satmanın yaygın olduğunu ve ödemelerdeki değer birimlerini ifade etmek üzere gümüşün ortak bir metal olarak kullanıldığını gösteren buna benzer pek çok belge, oldukça eğitimli bu topluluktan günümüze değin gelmiştir.

Başka açılardan tümüyle birbirinden farklı iki toplum olan Mısır ve Mezopotamya arasındaki temel benzerlikler kolayca gözlenebiliyor. İkisinin de ortak yanı, hacim cinsinden tahıl ya da ağırlık cinsinden değerli metal biçimindeki bir değer standardının kabulüdür.

Özellikle de Mezopotamya’da kullanılan ağırlıklar, şekel ve mina, Akdeniz dünyasına yayılmış ve M .Ö . bininci yüzyıl başlarında Yunanlar tarafından benimsenmişti. Değerli metalin para yerine kullanılmasında uzak mesafe ticaretinin önemli bir rol oynadığı düşünülebilir, çünkü tüccarlar açısından mallarını Akdeniz’in tüm bölgelerinde satmak herhalde çok önemliydi.

Anadolu’daki Lydia krallığının durumu da buydu. Son kralı Kroisos (hükümranlığı, krallığının M.Ö. 547 dolaylarında Persler tarafından istilasını takiben sona ermiştir) kudreti ve servetiyle antik dünyada efsaneye dönüşmüştü.

Tebaasından topladığı büyük miktardaki paradan ayrı olarak, Lydialıların servetlerini, bölgedeki, doğal altın ve gümüş alaşımı olan elektron kaynağı Paktolos çayı (Sart çayı) ile madenlerden elde ettikleri söylenmekteydi.

Lydialıların elektron sikkesi, M.Ö.7. yüzyıl. İlk sikkeler altın ve gümüş alaşımı olan elektrondan basılmıştı, bu yüzden soluk sarı renkteydiler. İlk sikkelerin bir yüzünde bir ya da birkaç kaba incus (çukur), öteki yüzünde de figürsel bir tasarım bulunmaktaydı. Bu sikke üzerinde bir aslan başı ile boynu yer almaktadır; solda ise bir kişi adı olan ve muhtemelen sikkeyi çıkaran kişiye atıfta bulunan Valvel yazısına ait bazı Lydia harfleri görülebilmektedir.

Lydia paraları, kabaca oval biçimdeydiler ve bu yüzden de küçük altın külçelerini andırıyorlardı. Ancak bunlar, büyük sikkelerden (17,2 gram, 16,1 gram, 14,1 gram), büyük parçaların bir bölıi doksan altısı ağırlığındaki ufak parçalara dek çeşitlilik gösteren düzenli bir ağırlık sistemine uygun düşmekteydiler.

Daha enteresan olan başka bir bilgide Lydia döneminde ilk elektron paraların ortaya çıkış döneminde Çin de de bronz’dan yapılma sikkelerin görülmesidir.

6. yüzyıl ortalarından itibaren, elektron sikkelerin basımının terk edildiğini ve pek çok bölgede yerlerini gümüşten ve kimi zaman da altından yapılan sikkelerin aldığını görüyoruz.

İlk gümüş ve altın sikkeler Lydia krallığında, belki de Kroisos’un egemenliği sırasında basılmıştır (M .Ö . yak. 560-547). Genellikle Anadolu’nun batısında bulunan bu sikkeler, bir aslan ve boğanın ön kısmını göstermekteler. Diğer gümüş sikkeler, Yunanistan’da ilk sikkelerin düzenli biçimde ortaya çıktığı sıralarda, Karia ve Anadolu’nun diğer bölgelerinde basılmışlardır.


Sikkelerin hangi nedenlerle benimsendiğini anlamak daha da güçtür. Neden bazı devletler belirli dönemlerde gümüşü bu biçime sokmayı arzu ettiler? Antik dönemlerde bile insanlar bu sorunu tartışıyordu; 4. yüzyılda yaşamış düşünür Aristoteles, anayasal incelemesi Politika’nın ünlü bir bölümünde, ölçülmüş gümüş parçalarının yerine damgalanmış sikkelerin benimsenmesinin, her bir işlemde tartma sıkıntısından kurtulmak gibi basit bir nedeninin bulunduğunu ileri sürmekteydi. Bir tasarımın eklenmesi ise sadece değeri gösterme amacı taşıyordu (Politika, 1257a)

Tabii ki paranın bulunmasıyla birlikte bankalarda gündeme gelmiştir. M .Ö . 5. yüzyılın sonuna doğru Atina bankalarının varlığı belgelense de, bulgularımızın çoğu 4. yüzyıla dayanmaktadır. Bunları, günümüzün bankaları gibi karmaşık finansal kurumlar olarak değil, bir döviz bürosuyla bir rehinci arasındaki bir kavşak noktası gibi düşünmeliyiz.

Bankalar için uluslararası standartları düzenlemek üzere 1930 yılında kurulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Komitesi’nin (Basel Komitesi) gerçekleştirdiği temel çalışmaların benzer örneklerine, M.Ö.750 yılında yazılan Hammurabi kanunlarında rastlıyoruz.

Kaynak : Catherina Eagleton, Jonathan Williams “Paranın Tarihi” kitabından alıntılar yapılmıştır.

Banner
Benzer Yazılar

9 Yaşında ki Çocuk Süleyman Tapınağına Ait Altın Bir Boncuk Buldu

1 Aralık 2020

1 Aralık 2020

Bar-Ilan üniversitesinin gönüllüler için düzenlemiş olduğu Temple Mount Eleme Projesi (TMSP) kapsamında çalışan 9 yaşındaki bir çocuk 3000 yıllık altın bir...

6.500 yıllık İnönü Mağarası Anadolu Tarihine Işık Tutuyor

21 Ağustos 2021

21 Ağustos 2021

Kuzey Anadolu’da bilinen en eski Protohistorik insan yerleşim izleri görülen 6.500 yıllık İnönü Mağarası, Erken Tunç Çağı dönemi kültürü hakkında...

Kibyra Antik Kenti’nde kış aylarında üzeri kapatılan Medusa Mozaiği yeniden ziyarete açıldı

12 Nisan 2025

12 Nisan 2025

Burdur’un Gölhisar ilçesindeki Kibyra Antik Kenti, kış aylarında koruma altına alınan Medusa mozaiğiyle yeniden ziyaretçilerini ağırlamaya başladı. Yaklaşık 2000 yıllık...

Japon Arkeologlar Kaman Kalehöyük’te 4.200 Yıllık Demir İşçiliğine Dair Kanıt Buldu

19 Şubat 2025

19 Şubat 2025

Japon arkeologlar, Orta Anadolu’daki Kaman Kalehöyük kazı alanında 4.200 yıllık bir Tunç Çağı katmanında demir işçiliğinin tarihini değiştirebilecek önemli kanıtlar...

Dünya’nın En Eski Haritası “Çatalhöyük’te” Bulundu

18 Ekim 2020

18 Ekim 2020

Holosen dönemin başlamasıyla birlikte bir çok göl kurumuş ve yerleşime olanak tanır hale gelmiştir. Konya Ovası’da Holosen dönemde kuruyan göl...

Beyrut Baalbek Pazarında Roma Mozaiği Bulundu

31 Aralık 2020

31 Aralık 2020

Beyrut’un kuzeydoğusunda ki Baalbek’te bir pazarı kazan işçiler MÖ 60 ile MS 300 yılları arasındaki Roma işgaline tarihlenen bir mozaik...

AlUla, Eski Arap Medeniyetlerinin Yaşayan Müzesi

4 Kasım 2020

4 Kasım 2020

Al Ula vahası, modern Tayma şehrinin yaklaşık 110 km güneybatısında ve Medine’nin 380 km kuzeyinde, yemyeşil Wadi Al-Qura veya “köyler...

Akhenaton Tek Tanrılı Dinin Kurucusu ya da Akıllı Bir Politikacı

3 Ocak 2021

3 Ocak 2021

Mısır medeniyeti, dünya tarihine her alanda etki bırakan medeniyet olmuştur. Dünyanın yedi harikalarından birisi olan Mısır Piramitleri ile görkemliliğini günümüze...

Alinda Antik Kenti’nde 7000 yıllık mağara resimleri keşfedildi

18 Aralık 2021

18 Aralık 2021

Aydın’ın Karpuzlu ilçesinde yer alan Alinda Antik Kenti’nin çevresinde yürütülen yüzey araştırmasında bir mağarada 7000 yıllık mağara resimleri keşfedildi. Alinda...

Kremasyon ölü gömme ritüeli ve Anadolu’da görüldüğü yerler

16 Mart 2022

16 Mart 2022

Duygusal evrim, yerleşik kültüre geçen toplumlarda öbür dünya bilincini oluşturmaya başladı. Bu bilinç, ölü gömme ritüellerinin oluşmasını ve çeşitlenmesini sağladı....

Katar Müzesi Asaila’da Yaptığı Yeni Keşifleri Duyurdu

13 Ocak 2021

13 Ocak 2021

Katar Müzeleri Arkeoloji Bölümü (QM), Katar’ın batısında, Umm Bab’ın yaklaşık 12 kilometre doğusunda yer alan ve ülkenin en eski arkeolojik...

Hititlerin Amansız Düşmanları Kaşkalar Dünyanın İlk Gerillaları mı?

11 Mayıs 2021

11 Mayıs 2021

Hitit imparatorluğu, MÖ 1750 ile MÖ 1200 arasında Anadolu ve Suriye’nin bazı bölgelerine kadar uzanan bölgesel bir süper güçtü. Hititler aynı zamanda...

2 Bin 200 Yıllık Antik Tiyatro Kazılmaya Başladı

18 Ağustos 2021

18 Ağustos 2021

Bursa’nın Nilüfer ilçesi Gölyazı mahallesinde bulunan 2 bin 200 yıllık antik tiyatro alanının kazı çalışması başladı Nilüfer Belediyesi’nin desteği ile...

Murat Tepe Kazılarında Urartu Dönemi Ünik Eserler Bulundu

11 Aralık 2021

11 Aralık 2021

Bingöl il sınırları içerisinde yer alan Kalehan 2 Baraj sularının altında kalan Murat Höyük ve Murat Tepe’de gerçekleştirilen kurtarma kazılarında...

Zeus Tapınağı’nın Ortaya Çıkarılması Planlanıyor

9 Temmuz 2021

9 Temmuz 2021

Magnesia Antik Kenti 2021 kazı çalışmalarında kent içerisinde yer alan Zeus Tapınağı’nın ortaya çıkarılması planlanıyor. Aydın’ın Germencik İlçesi, Ortaklar Bucağı’na...

Yorumlar
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

[mc4wp_form id=”621″]