Dicle ve Fırat arasındaki verimli topraklarda ki sonraları bu topraklara Bereketli Hilal denecek olan bu yerde MÖ. 2330 civarında dünyanın ilk imparatorluğunu kurdu. Adı ona yakışan bir anlama geliyor “Gerçek Kral”. O ve Askerleri, dünyaya askeri güçten daha fazlasını içeren bir güç kavramını miras bıraktı. Sadece savaşları kazanarak ve düşmanlarına korku salarak değil, aynı zamanda kendi düzenini sağlayarak!
Efsaneye göre annesi bir rahibeydi ve onu gizlice doğurdu. Bir rahibe olduğu için oğlundan ayrılmak zorundaydı ve onu bir nehre bıraktı. Bu yüzden kendisini yetiştiren ve nehir kıyısında bulan sıradan bir bahçıvan oldu. Sargon, gençliğinde onu seven fırtınalar ve savaş tanrıçası İştar tarafından ziyaret edildi. Ondan ilham alarak belirsizlikten çıktı ve dünyaya kendini gösterdi. Efsaneyi bir de Sargon’un sözleriyle anlatacak olursak:
“Ben Agade’nin kralı büyük kral Sargon!
Annem yüksek bir rahibe idi, babamı bilmiyorum.
Yüksek rahibe annem beni gizlice doğurdu.
Beni bir kamış sepete koydu, onu ziftle kapladı.
Beni nehre bıraktı, dışarı çıkamayacaktım.
Nehir beni sürükleyerek su çekici Akki’ye götürdü.
Akki beni sudan çıkardı, kendi oğlu gibi büyüttü beni.”
Hikaye, Sargon’un kökenleri ne kadar mütevazı olsa da Mezopotamya’yı yönetmeye yetkili olduğunu açıkça göstermeyi amaçlamış görünüyor.
Akadlar, Mezopotamya’da Akkad’ın hemen güneyinde medeniyetleri bin yıldır gelişen Sümerlerin uzun zamandır içindeydiler. Rakipleri ve nihayetinde hükümdarları olarak ortaya çıkmadan önce Sümerlerden çok şey öğrendiler. Yerleşik bir toplumun içindeki hırslı insanların efendiler haline geldiği bu süreç, tarih boyunca Yunanistan’ı fetheden Romalılar ve Çin’i istila eden Moğollar da dahil olmak üzere büyük imparatorluk kurucuları tarafından tekrarlanacaktı.
Sargon iktidara gelmeden önce, önde gelen Sümer şehir devletleri Ur ve Uruk, kuzeylerinde, günümüz Bağdat yakınlarındaki Akkad’da Kiş ile mücadele etti. Sargon, sonunda devirdiği Kiş kralından sonra yükselişine başladı. Tüm Sümer’e komuta eden güneydeki büyük rakibi yönetici Lugalzagesi’ye(son sümer kralı) karşı birliklerini yönetti. Sümer şehir devletleri arasındaki düşmanlıklar, Lugalzagesi’yi, onu yakalayıp boynuna bir boyunduruk geçiren Sargon’a karşı mücadelesinde engellemiş olabilir.
Daha sonra bir kutlama yazıtında, Sargon’un “silahlarını denizde yıkadığı” Basra Körfezi’ne yaptığı yürüyüşte 34 savaşta zafer kazandığını yazdı. Bir imparatorluğun kurulmasıyla Sargon, Akad valilerini Sümer şehirlerini yönetmeleri ve savunma duvarlarını yıkmaları için gönderdi.
Sümer dinini yerinde bıraktı ama Akadcayı tüm Mezopotamya’nın resmi dili yaptı. Fiziksel ve dilsel engelleri azaltarak ve dünyasını birleştirerek, hem Mezopotamya’da hem de ötesine ticareti teşvik etti. Hindistan ile gelişen ticaret, yün ve zeytinyağı gibi mallar karşılığında inciler, fildişi ve diğer hazineleri Mezopotamya’ya getirdi.
Bakır ve gümüş dahil olmak üzere değerli metaller tüccarlar için para birimi görevi gördü. Toplumlar henüz madeni para tasarlamamıştı; bunun yerine metal, değerini belirlemek için bir terazide tartıldı. Sargon, tüccarlardan topladığı vergileri askerlerine ödeme yapmak ve yaptıklarını heykeller ve yazıtlarla yücelten kraliyet sanatçılarına ve yazıcılara destek olmak için kullandı.
Kral Sargon, yarım yüzyıldan fazla bir süre hüküm sürdü ve torunu Naram-Sin’in hükümdarlığı boyunca sağlam bir hanedan kurdu.