İzmir’in Dikili ilçesinde 14 bin yıl öncesine uzanan insan izlerinin bulunduğu mağarada inceleme ve araştırma çalışmalarına aralıksız devam ediliyor.
Dikili ilçesi Ballıkaya mevkiinde yer alan mağarada Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Marmara Araştırma Merkezi (MAM) tarafından yapılan Karbon 14 ile yaş tayini analizinde Geç Yontma Taş Devri’ne (Epipaleolitik) ait insan kemikleri ve aletler bulundu.
Roma Dönemi’nde Kibele kültüne ait kutsal bir alan olarak da kullanıldığı düşünülen “anıtsal mağarada” çalışmalara Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü izniyle Bergama Müzesi başkanlığında Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden bilim insanları ile yabancı arkeologlarca devam ediyor.
Batı Anadolu’da en eski insan izlerine ev sahipliği yapan mağarada gerçekleştirilen çalışmalar hakkında AA muhabirine bilgi veren Bergama Müzesi Müdürü Nilgün Ustura, AA muhabirine, kolektif bir çalışmayla Batı Anadolu’daki ilk insan izlerinin bulunduğu bir mağaraya ulaşmanın mutluluğunu yaşadıklarını, bu keşfin tüm arkeoloji dünyasını heyecanlandırdığını söyledi.
Ustura, 2020 yılında Ballı Kaya bölgesinde kaçak kazı yapıldığını tespit ettiklerini ve alanda temizlik çalışması başlattıklarını kaydederek, “Arkeolojik veriler bize buranın çok daha erken tarihte kullanıldığını gösterdi. Bu durum bizi çok heyecanlandırdı. Bölgede kurtarma kazısı yaptık. Türk ve yabancı bilim insanlarının katıldığı kolektif bir çalışmaydı. Buluntular üstünde TÜBİTAK’ta yapılan Karbon 14 analizi, bize mağaranın 14 bin yıl önce insanlar tarafından kullanıldığını gösterdi.” dedi.
Anadolu’nun farklı noktalarında Neolitik Dönem’e ait buluntu yerlerine rastlandığını hatırlatan Ustura, “Batı Anadolu’da ilk kez 14 bin yıl önce yani Geç Yontma Taş Devri’ne ait çok önemli bir kullanım alanı bizi karşıladı.” diye konuştu.
Kutsal bir geçici kullanım alanı
Ustura, anıtsal özelliğe sahip mağaranın kullanım şekline ilişkin şu bilgileri verdi:
“Kutsal bir mağara olarak kullanılmış. Geç Yontma Taş Dönemi’nde geçici süreli kullanımın çok daha yoğun olduğunu tespit ettik. Çakmak taşlarının, yongalama aletlerinin üretimi de kısmen yapılmış. Avcılık toplayıcılık döneminde av mevsimlerinde kullanıldığını gösteriyor. Dolayısıyla geçici süreli, mevsimsel kullanım alanı diyoruz. Ama sürekli kullanım konusunda hemfikiriz. Mağara kullanımının 14 bin yıl öncesiyle sınırlı kalmadığını, Roma Dönemi’ne kadar bölgenin terk edilmediğini tespit ettik. Fonksiyon değişikliği olmuş ve mağara bir dönem Kibele kutsal alanı olarak kullanım görmüş.”
Çok sayıda çakmak taşının koruma altına alındığını aktaran Ustura, 14 bin yıl önce insanlar için bölgenin güzergah alanı ve çekim merkezi olduğunu belirtti.
Ustura, anıtsal mağaranın insanlar için bir iletişim kurma alanı olabileceğine de dikkati çekerek, “Kısa süreli bir gezi alanı diyebiliriz. Konumu, coğrafyası o dönem yaşayanlar için çok güzel, çekici bir alan olduğunu kanıtlıyor.” dedi.
Nilgün Ustura, mağaraya ulaşımın coğrafi koşullar nedeniyle çok zor olduğunu, kış aylarında imkansız hale geldiğini söyleyerek, alandaki çalışmaları sürdüreceklerini, buluntularda yapılan incelemelerin de yeni tarihsel keşifleri gündeme getirebileceğini sözlerine ekledi.